Ekleyen: Melih (Sayfa 8)

Kiracının tahliyesi kararı için gayrimenkul hukuku, Türk borçlar hukuku ve kira sözleşmesi ön planda tutulmaktadır. Borçlar kanunun 312. Maddesi gereğince sözleşmelerin tapuya şerh olması durumlarında, şahsi hak durumu üzerinden değerlendirme yapılarak, dava süreci başlatılabilir. İşyeri, konut veya dükkan olası fark etmeksizin, kiracı ve mülk sahibi arasındaki davalar, üç çeşit sözleşme literatürü üzerinden incelenebilmektedir.

Kira Sözleşmesi Nedir?

Adi kira, çatılı işyeri ve konut olmak üzere üç farklı başlık altında toplanmış olan kira sözleşmesi, kiracının tahliyesi aşamasında yazılı olarak yapılmış kişiler arasındaki anlaşmaların somut olarak belgelendirilmesi durumudur. Bu aşamada kiracı ve mülk sahibi arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesi için sözleşmenin maddelerine geri dönüş yapılabilir, sözleşme fesih edilebilir ya da zaman aşımına uğradığı için direkt tahliye kararı alınabilir.

Kira sözleşmesinin kiracı tarafından fesih edilmesi için 15 gün öncesinden yazılı bildiri göndermesi kanunu bulunurken, kiracı kira ilişkisini devir etme hakkına da sahiptir. Yazılı izin olmadan kiracının kiralanan mülkü alt kiraya vermesi suç sayılmakta, davaya yansıtılabilmektedir.

Çatılı Kiralama İle Kiracının Tahliyesi

Türk borçlar kanunu üzerinden 339 ile 356 maddesi arasında, kanun maddeleri, işyeri veya konut kiralanması hususlarını düzenlemektedir. Bu süreçte işyeri, ticari, sınai ve ekonomik faaliyetler göstermesi fark etmeksizin mesleki icra mekanı olarak kabul görmektedir. Bu hükümlerin geçerliliği için verilen iş yerinin çatılı olması, örneğin arsa ya da bahçe olmaması gerekmektedir.

Kiracının tahliyesi kararı için sözleşmenin fesih edilmesi, kiracıyla ters düşülen durumlara göre incelenmektedir. Sulh mahkemesi üzerinden yürütülen davalarda kiracının sözleşmeyi fesih etmesi için 15 gün öncesinden bildiri vermesi gerekirken, mülk sahibinin tahliye davası için kiracıya 1 ay önceden bilgi vermesi kanunlara uygunluk bakımından önemlidir.

Kiracının Depozito Vermesi

Kira sözleşmesi üzerinden, kiracının tahliyesi şartlarına göre karar için dava açılmasında öncellikle güvence payının da geri ödenmemesi ya da ödenmesi davaları açılabilmektedir. Mülke giriş yaparken, kiracının mülk için en fazla 3 aylık kira bedeli ödemesi geçerliliğine karşı, tahliye sonrası mülk sahibin zararının ödenmesi ya da zararsızlığına karşın verdiği depozitoyu geri isteme hakkı bulunmaktadır.

Kira sözleşmesi ile ilgili dava açıldığında ya da icra davasına tabi tutulduğunda sözleşme üzerinden ve dekont üzerinden depozito hakkında da incelemeler yapılması gerekmektedir. Kira sözleşmesinin sona ermesi halinde kiracıya açılan davada icra ya da iflas yoluyla takibe giriştiğini yazılı olarak bildirilmesi, kiracının depozito bedelini geri vermesi gerekmektedir.

Kira Sözleşmesinde Kiracı Aleyhine Düzenlemeler

TBK. Kanunlar üzerinden kira sözleşmesi üzerinden kanun maddesinin kötüye kullanılması, kiracının aleyhine düzenlemeler yapılması durumlarında da dava açılması söz konusudur. Bu durumda TBK. Üzerinden toplum ahlakına ve kamunun düzenine karşı gelen işlemler yapılması üzerinden değerlendirmeler yapılmaktadır. Kiracının aleyhine yapılan sözleşmenin dava süreci de sulh mahkemesi üzerinden yürütülerek, zarara uğrayan kişinin tazminat davası açma hakkında da sahip olması durumu söz konusudur. Kira bedeli üzerinden kiracının aleyhine düzenlemeler ve kiracının maddi zarara uğramasına neden olan düzenlemeler üzerinden gerekli olan işlemler yapılarak, mahkeme sürecine tabi tutulması gereken durumlara göre gayrimenkul avukatı tarafından müvekkilin bilgilendirilmesi sağlanmaktadır.

Kiracının Tahliyesi

Kira Sözleşmesinin Davayla Sona Ermesi

Kiracının belirli bir süre içerisinde mülkte ikamet etmiş olması durumlarına karşı, süresiz sözleşmelerin fesih edilme hakkı mülk sahibine verilmiştir. Bu süreçte kiraya verenin kendisi, altsoyu, üstsoyu ya da kanun üzerinden bakmakla hükümlü olan kişi dava açabilmektedir. Yazılı tahliye taahhütnamesi üzerinden ihtarname çıkartılması ve kiracının tahliyesi kararının verilmesi gerekebilmektedir.

Kiracının aynı ilçe ve beldede evinin olması durumlarında, mülk sahibin mülküne ihtiyacı olması, imara açması, inşa etmesi durumlarında da nedenin gerekliliği üzerinden sözleşmenin fesih edilmesi hakkı bulunmaktadır. Kira sözleşmesi 6 ay sonrasında açılan davalar üzerinden fesih edilerek, kiracıyla arada olan yazılı anlaşmanın geçersizliği kanun hükmünce kabul edilebilmektedir.

Kira Bedelinin Ödenmemesi Nedeniyle Tahliye Kararı

Türk borçlar kanunu ve İcra iflas kanunlarının da yansıdığı bu dava çeşidinde, kiracının kira bedelini ödememesinin kanıtlanması durumunda, icra yoluyla tahliye kararının alınması söz konusudur. Kiracıya karşı ihtiyaç veya akde ayrılık nedenlerine bağlı olması durumunda sulh hukuk mahkemesi üzerinden süreç yürütülecektir.

Kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilamsız tahliye uygulamasının olması, para bedelinin mülk sahibine verilmesi süresi mahkeme tarafından uygulanarak, bu süre zarfında borcunun ödenmesine tabi tutulması gerekmektedir. Ödeme emrinde 7 gün 6 aylık kira sözleşmelerinde ise 3 gün borcunun ödenmesi kanununa yer verilmektedir. Sürecin dolması ve kiranın ödenmemesi durumunda icra ve iflas kanunlarına başvurularak, tahliye kararı çıkartılmaktadır.

İki Haklı İhtar Açma Ve Kiracının Tahliyesi

TBK üzerinden 352. Madde gereğince, kiracının kira bedelini ödememesi durumuna bağlı olarak iki haklı ihtar açma kanunu bulunmaktadır. Sulh mahkemesi üzerinden yürütülmekte olan dava sürecinde, tahliye davasının açılması için iki haklı ihtarın çekilmesi kira dönemin bitiminden itibaren bir ay içinde açılmaktadır. İhtarın yazılı olması yeterli olmakta, notere gerek duyulmamaktadır.

İhtarın yıl içerisinde iki farklı ay gönderilmesi gerekmektedir. Kiracı iki haklı ihtara sebebiyet verecek nedenlere sahip olmalıdır. Örneğin kira bedelini ödememesi veya sözleşme kurallarına uymaması gerekçeleri. Kira bedelinin tamamen alacağa ait olması gerekmeli. Bu şekilde iki haklı ihtar açma üzerinden süreç başlatılması, mahkemeye yansıtılmalıdır.

Kiracının Tahliyesi Temerrüt Nedeni İle Tahliye

Türk borçlar kanunun 315. Maddesi gereğince muaccel olan kira bedelinin yan gideri zamanında ödememesi ile kiracıyı 30 gün süre içerisinde geri dönüş almadığı takdirde dava açabilme hakkına sahiptir. Aynı zamanda kiracının borcunu ödemesi durumunda sözleşmenin fesih edilmesi hakkına da sahip olan mülk sahibi; yeterli gerekçeyi mahkemeye somut bir şekilde göstermelidir. İhtarname içerisinde borcun ödenmesi için kiracıya belirli bir zaman tanınması gerekmektedir. İki haklı ihtarname için gerekli olan temerrüt nedeni olarak da 30 gün sürenin beklenmesi şartına yer verilmiş, gayrimenkul hukuku ve Türk borçlar hukuk üzerinden dava sonucunda tahliye ya da icra kararının verilmesi de sürece bağlıdır.

Gereksinim Nedeniyle Kiracının Tahliyesi

Mülk sahibinin gereksinim nedeniyle kiracının tahliyesi kararına yer vermesi için mülk sahibinin gerçekliğine ve samimiyetine göre araştırmalar yapacaktır. Bu kanun hükmünde, kiracıyı tahliye etmek için uydurulmuş bir durum olup olmadığının incelenmesi aynı zamanda mülk sahibinin gerçek ve somut nedenlerle süreci mahkemeye yansıttığı incelenmektedir.

Gereksinim nedeniyle tahliye kararında, mülk sahibinin talebi kabul görse dahi, üç yıl boyunca mülkünü kiraya verme kısıtlamasına tabi tutulur. Kiracının mağdur olmaması için kanunlar üzerinden yapılan incelemelerle birlikte, mülk sahibinin samimiyetine ve güvenirliğine de bakılacaktır.

Tahliye Davası Avukatı

Tahliye davalarına bakmakta olan Gayrimenkul avukatı, hukuk ve danışmanlık büroları üzerinden kira sözleşmesinin hazırlanması, sözleşmenin fesih edilmesi ve tahliye davalarının sürdürülmesi işlemlerine bakmaktadır. Türk borçlar kanunu ve gayrimenkul hukuku üzerinden yürütülmekte olan davalarda, iş yeri, konut ve arsa tahliyesi de olmak üzere çatılı, çatısız kira sözleşmelerine bakılarak, sürecin takip edilmesi sağlanmakta, gerekli işlemler yerine getirilmektedir. Tahliye nedenlerine bağlı olarak müvekkil bilgilendirilerek, dava süreci başlatılır.

İş hukuku ve tazminat ikilisine karşı ilk akla gelen kıdem oluyor. İşçilerin daha çok kıdem tazminatına dair hukuki bir mücadele içerisine girdikleri açık durumda. Aynı zamanda iş kazaları da bunlar arasında boy gösterir. iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır merak edenlere:

• İş hukukunda uzman olan avukatlar eşlik eder.
• İş hukukuna ve haklara dair bilgilendirme yapılır.
• İhtiyaca göre davanın açılması ve yürütülmesi sağlanır.

Örneğin; Hukuk bürosu avukatları tüm bu görevleri üstlenir. Bağımsızlık ve şeffaflık gibi temel avukatlık ilkelerine bağlı olarak çalışma gösterir. Neticesinde işçinin maddi ve manevi bütünlüğünü korumak için haklarını savunmaya geçer.

iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır? Aşamaları Nelerdir?

İş hukuku tazminat davası nasıl açılır merak edenler yukarıda belirttiğimiz hususlar üzerine avukatlar ile görüşme sağlayabilir. Danışmanlık ve dava takip gibi avukatlık hizmetlerinden faydalanabilir. Şöyle ki:

-Haklar: İşçinin hakları birer birer belirtilir ve koruma altına alınması sağlanır. Danışmanlık üzerine tazminat davasına dair tüm merak ettiklerinizi hızlı bir şekilde öğrenme şansı yakalarsınız. Akabinde ön hazırlıklara geçilir ve dava açılır.

-Davalar: İşçi hakları koruma altına alınır ve dava dilekçesi hazırlanır. Dilekçe üzerinden işçinin hem maddi hem de manevi zararlarına vurgu yapılır. Bu zararların giderilmesi için de tazminata başvurulur. Yetkili mahkemeye verilen dilekçeler hızlı bir şekilde incelemeye alınır.

iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır? Türleri Nelerdir?

İş hukukuna dair birkaç tazminat türü göz önünde bulundurulur. İş hukuku tazminat davası nasıl açılır öğrenenler bu türleri de dikkate alabilir. Aynı zamanda avukatların yönlendirmeleri yol gösterir. Örnek vermek gerekirse:

• En başta kıdem tazminatına dair davaya yer verilir.
• İhbar tazminatı da davalara konu olabilir.
• Fazla mesai ücret alacağı olanlar için de davalar göz önünde bulundurulur.

Hatta yıllık izin ücretleri bu alanda değerlendirmeye alınır. Ve bu ücretleri temin etmek isteyenler avukatlara başvurur. İş tazminat davaları üzerinden alacakların ibraz edilmesi sağlanır. Gerek maddi gerekse manevi açıdan meydana gelen tüm zararların giderilmesi adına harekete geçilir.

iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır? Mahkemeleri?

İş hukuku tazminat davası nasıl açılır sorgulayanlara avukatlar eşlik eder ve bilgilendirme yapar. Örneğin yetkili mahkemelere dair merak ettiklerinizi öğrenmeniz uzun sürmez. Adı üstünde bu tarz davalara dair iş mahkemelerine dilekçe sunulur ve değerlendirme başlar.

İşverenin ikametine bağlı olarak mahkemeye başvuru yapılır. İkamet dahilinde herhangi bir iş mahkemesi olmayabilir. Bu gibi durumlarda Asliye Hukuk Mahkemesi dikkate alınır. Neticesinde dilekçeler üzerine tazminat talepleri gözler önüne serilir.

İş Kazası Maddi ve Manevi Tazminat Davaları

Öncelikle kıdem ve ihbar şeklinde tazminat türleri üzerinde durulduğu açık durumda. iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır sorgulama aşamasında bu çeşitler birer birer sıralanır. Ancak sadece kıdem ve ihbar ele alınmaz. Aynı zamanda iş kazalarına karşı:

• Meydana gelen maddi zararların giderilmesi esas alınır.
• Yine manevi açıdan oluşan zararlar için de tazminata yer verilir.

Örneğin ölümlü iş kazalarının sonuçları ağır olabiliyor. Vefat eden kişinin bakmakla yüküm olduğu kişiler zarar görebiliyor. Mirasçılar ve yakın akrabalar üzerinden tazminat davalarına geçilebiliyor. Kısacası yakınlar oluşan zararların giderilmesini talep edebilir.

İş Hukuku Kıdem Tazminatı Nasıl Hesaplanır?

İş hukuku tazminat davası nasıl açılır sorgulayanlar alacakları tazminatı da merak etmektedir. Neyse ki yine avukatlar eşliğinde bu konuya netlik kazandırmanız uzun sürmez. Örneğin başta kıdem tazminatına dair hesaplamalara yer verilir.

Tazminat için işçinin son aldığı maaş göz önünde bulundurulur. Bu anlamda SGK üzerinden bildirilen primler ayrı ayrı değerlendirilir. Eğer ki primler eşliğinde gerçek bir ücrete yer verilmiyorsa işçinin bunu ispat etmesi beklenir.

İş Hukuku Kıdem Tazminatı Süreçleri

Yine dikkate alınması gereken bir diğer huşunun süreçler olduğunu unutmamak gerekir. Kıdem tazminatına hak kazanmak için önceliğiniz belirlenen süre şartlarını ele almak olmalıdır. Örneğin:

• İşyeri değişikliğine bağlı olarak 6 iş günü içerisinde tazminatın talep edilmesi gerekir.
• Tazminat için asgari çalışma süresi için 1 yıl olarak belirlenmiştir.

Kıdem tazminatına dair öncelikle tüm bu süre ve hesaplamalara yer verilir. Beraberinde net bir tutar üzerinde durulur ve işverene tazminatın hükmedilmesi esas alınır. Dava aşamalı olarak ilerler ve tüm deliller neticesinde sonuca bağlanması uzun sürmez.

İş Hukukunda İzin Hakları ve Davalar

iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır; Yine dava konusu olarak yıllık izinler ve tatil ücretleri de ele alınır. Ve yine belli başlı hesaplamalar dahilinde tazminatın netlik kazanması esas alınır. Örneğin hizmet süresi dikkate alınır ve yıllık iznin hesaplaması yapılır.

Yine aynı durum tatil ücretleri için de göz önünde bulundurulur. Neyse ki hepsinin titizlikle hesaplanması ve ödenmesi esas alınır. Bu ödemelere dair zamanaşımı 5 yıl olarak ifade edilir. Kıdem tazminatı için de bu süreç 10 yıl olarak belirtilmiştir. Ve zamanaşımı öncesinde davaların açılması beklenir.

İş Hukuku Manevi Tazminat Şartları Nelerdir?

Maddi tazminata dair SGK primlerine başvurulduğu açık durumda. Tatil günlerinden yıllık izinlere kadar somut faktörler ayrı ayrı ele alınır. Bunun üzerine net bir tazminat tutarı boy gösterir. Ancak manevi tazminata dair bu somutluk mevcut değil. Yerine:

• Kişinin yaşamına ve sağlığına dair haklar dikkate alınır.
• Vücut ile ruh bütünlüğüne göre tazminat istemi boy gösterir.

Aynı zamanda kişinin yaşamış olduğu elem ve acı büyük ölçüde belirleyici olmaktadır. Sadece fiziki değil duygusal ve sosyal faktörler de manevi tazminata etki eder. Neticesinde hakimin hakkaniyetli kararına göre dava sonuçlanır.

iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır;  Manevi Tazminat Hesaplamaları

iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır; Hesaplamalara dair somut durumlara yer verilir. Başta maddi zararların giderilmesi için hesaplamalara karşı karara geçilir. Yine aynı durum manevi açıdan da göz önünde bulundurulur. Hesaplama manevi tazminat adında da titizlikle sürdürülür.

İlk etapta davada ki tarafların maddi durumlarından kusur oranlarına kadar birden fazla faktöre yer verilir. Bunları takiben:

• Somut iş kazalarına ve haksızlıklarına göz atılır.
• Manevi zararın niteliği dikkate alınır.
• Paranın satın alma gücü dahi hesaplamaya dahil edilir.

Manevi zarar ölüm ya da yaralanma neticesinde ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda üzüntü, elem ve acı gibi duygusal zararlar boy gösterir. Neticesinde de zararın manevi açıdan tanzim edilmesine karar verilir. Önceden de belirttiğimiz üzere tanzim için hakim kararına ihtiyaç duyulur. Hakim hakkaniyet üzerine net bir tazminat tutarına hükmeder. Bu şekilde gerek işçinin gerekse iş yakınlarının zararını gidermeye çalışır.

iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır; İş Kazasına Karşı Tazminat Davaları

iş Hukuku Tazminat Davası Nasıl Açılır; İşyerine gerçekleşen kazalar iş kazası olarak belirtilir ve hukuki açıdan değerlendirilir. Nitekim kazadan kaynaklı olarak ruhsal ya da bedensel zararlar boy gösterebilir. Ve oluşan tüm bu zararların giderilmesine dair tazminat davalarına geçilir.

Zararların hesaplanması sırasında bilirkişi raporlarına ihtiyaç duyulur. Örneğin ölen ya da yararlanan işçinin bakiye hesaplaması yapılır. Bakiye ömrü üzerine elde edilen kazançlar göz önünde bulundurulur. Hem aktif hem de pasif dönemde ki tüm kazançlara yer verilir. Neticesinde ise tazminatın netlik kazanmasına özen gösterilir.

Türkiye hukuku üzerinden yürütülmekte olan İşyeri tahliye davası, mülk sahibinin kiracıyla anlaşamama nedenlerine bağlı olarak açılabilmektedir. İcra- iflas, kira bedelinin ödenmemesi, kira süresinin sona ermesi, mülk sahibinin gereksinimleri üzerinden dava yürütülmekte, sözleşmenin fesih edilmesi uygun görülerek de tahliye kararı alınabilmektedir. 6098 sayılı borçlar kanunu üzerinden işlemler başlatılabilmektedir.

İşyeri Tahliyesi Dava Nedenleri

Türkiye hukukunda kira sözleşmesi, yazılı olması gereken önemli bir belgedir. Bu belgenin belirli bir süre zarfında korunması ve mülk sahibi ile kiracının ortak kararları üzerine düzenlenmesi şartı bulunmaktadır. İş yeri niteliği olan mülklerde tahliye kararının çıkartılması için mülk sahibinin gereksinimleri nedeniyle sözleşmeyi fesih etmesi ve tahliye uygulamasına gitme hakkı vardır.

Ancak işyerinde kiracı olan kişinin de hak ve hukuk alanında yer alan mal sahibiyle birlikte aldığı sözleşme kararlarına yönelik uygulamalara da kanunlar üzerinden bakılmaktadır. Kiranın ödenmemesi, sözleşmeye aykırı tutumlar sergilenmesi ve mülk sahibinin gereksinimleri üzerinden dava açılabileceği gibi; aynı zamanda taşınmazın dava yoluyla tahliyesi kararları da dava nedeni olabilmektedir.

Kiraya Verenden Kaynaklı İşyeri Tahliyesi

6098 sayılı kanun uyarınca, Türk borçlar kanunun 350. Maddesine göre kiranın mülk sahibi tarafından verilmesi ancak mülk sahibinin ölmesi veya haklarını kaybetmesi durumlarında da açılabilmektedir. Bu durumda, altsoy, üstsoy, velayet hakkı ve eşinin hakkı üzerinden dava yürütülmektedir. Mülk gereksinimleri nedeniyle, kiracının tahliye edilmesine karar verilmesi durumunda işyeri tahliye davası açılması uygun görülmekte ve kanunlar üzerinden tahliye kararı verilmektedir

Öncelikle kanunen mülk sahibi gereksinimleri üzerinden açılan davalarda; mülk sahibinin gerçekten ihtiyacı olması durumlarında dava açılması gerekmekte, art niyet ve kanunun kötüye kullanılması durumları incelenerek süreç takip edildikten sonra mahkeme tarafından karar verilmektedir.

Mülk Sahibi Gereksinimleri İşyeri Tahliye Davası

Türkiye borçlar kanunu ve gayrimenkul hukuku tarafından hem kiracıya hem  de mülk sahibine belirli haklar verilmiştir. Kiracının sözleşmeye aykırı olmadığı ve herhangi bir mahsuru bulunmadığı takdirde mülk sahibi işyerinden çıkarma hakkında sadece kendi gereksinimleri üzerinden başvuru yapabilmektedir. Mülk sahibinin gereksinimleri, işyerine ihtiyacı olması durumundan kaynaklı nedenler, işyerinin icra veya iflastan kaynaklı kapatılacak olması ya da ipotek nedenlerine dayalı olan durumlar da söz konusu olmaktadır. Bu durumlarla ilgili işyeri tahliyesi davası açılması için bu alanda uzmanlaşmış avukatlarla görüşerek süreç hakkında bilgi sahibi olabilir; sürecin takip edilmesini ve dava hakkında detaylı bilgi alınmasını sağlayabilirsiniz.

Mülk Sahibi Gereksinimleri Tahliye Davası Şartları

Mülk sahibinin işyeri tahliye davası açarken, davanın nedeninin kendi gereksinimleri olması durumunu şart koştuysa, kanunlar mülk sahibine yaklaşık 3 yıl boyunca kiralama hakkı vermemektedir. Bunun nedeni kanunların kötüye kullanılmaması ve tabi ki kiracının kendine has bir nedeni yokken çıkartılmasına karşın işyerinin başkasına kiralanması çıkar durumlarına alet edilmemesi içindir.

Kiraya verenden kaynaklı tahliye davasının açılması durumları, sözleşme fesihleriyle olabilecekken; kiracının hiçbir kusuru yokken kanunen direkt olarak çıkarılması kararının alınması durumu söz konusu değildir. Bu süreçte sağlıklı bir ilerleme kaydedilmesi için gayrimenkul avukatıyla görüşülerek; mülk gereksinimlerine bağlı işyeri tahliye davası açılması hakkında detaylı bilgi edinebilir ve süreçle ilgili sorularınızı sorabilirsiniz.

Kira Ödememe Nedeniyle İşyeri Tahliyesi

Türk borçlar kanunu üzerinden yürütülmekte olan bu davalarda, kiracının borcunu ödememesi durumunda mülk sahibinin tahliye çıkarma kararı için dava açma hakkı bulunmaktadır. Borçlar kanunu 352 maddenin 2. Fıkrası zerinden kiranın ödenmemesi ve geç ödenmesi nedenlerine dayalı olarak, kira sürecinin de bağlı olduğu nedenlerle dava açılmaktadır. Eğer ki işyeri sahibinin 3 aylık bir süreçte kira bedelini ödememesi durumunda yasalar 3 gün içerisinde borcunu ödemesini şart koşarak, tahliye kararının verilmesini sağlayacaktır.

İki haklı ihtarla kira bedelinin ödenmesi ve aynı zamanda kiracının tahliyesinin kararının alınması söz konusu olacaktır. Sulh mahkemesi üzerinden yürütülen davalarda, borç ödenmeme durumuna karşın icra ve iflas davasına da yönlendirilebilir.

İşyeri Tahliye Davaları Yeni Malikin Gereksinimleri

İşyeri tahliye davaları üzerinden kiraya verilen mülkün satılması üzerine yeni malikin gereksinimlerine bağlı olarak sözleşmenin yenilenmesi ya da kiracının çıkartılması kanun hükmünce geçerlidir. Ancak mülk sahibinin sözleşme süreci içerisinde evin satılamaz maddesinin yer alması üzerine sözleşme ihlali davası açılması da gerekecektir. Taşınmazı satın aldıktan 1 ay sonra kiracıya yazılı bildirim gönderme şartı bulunurken, aynı zamanda 6 aylık bir tahliye kararı üzerinden değerlendirme yapılacaktır. İki şartı yerine getirmeyen mülk sahibinin dava açma hakkı bulunmamakta, iş yeri tahliye hakkını da kaybetmiş olacağı kanunlar üzerinden kesin ve net bir şekilde verilmiştir.

Kira Süresinin Sona Ermesi Nedeniyle Tahliye Davası

Tahliye taahhüdünün olması durumlarında açılabilen davalar arasında yer almaktadır. Sözlü bir anlaşma olmadan, yazılı belge üzerinden belirtilen davalara göre tahliye emri çıkartılmaktadır. İşyeri tahliye davası için kiracı ve mülk sahibi arasındaki kira sözleşmesi maddelerine bakılması ve sürecin bu şekilde mahkemeye yansıtılması gerekmektedir.

İşyerinden kiracının tahliye edilmesi için kiraya verenin şu tarihler arasında sözleşme süresinin dolacağını yazılı bir şekilde bildirmiş olması mahkeme sürecinin başlatılması için gerekmektedir. Bu süreçte işyeri tahliye kararının alınması için kira sözleşmesinin incelenmesi ve kiracının işyerinden tahliye edilmesi için ihbarname gönderilmesi uygulamasına yer verilmektedir. Bu sürecin düşürülmesi ve kiracının işyerini terk etmemesi durumunda icra mahkemesine başvuru yapılma hakkı bulunmaktadır.

İşyeri Tahliye Davası Nerede Açılır Ve Harç Hesabı Nedir?

İşyeri tahliye davasının açılması için kiracıya karşı tahliye davası taşınmazın bulunduğu sulh mahkemesi üzerinden açılacak şekilde düzenlenmektedir. T.C Yargıtay 6. Hukuk dairesi üzerinden kanunlar ve kanun maddeleriyle değerlendirilmesi yapılması, kiracının ve mülk sahibinin dinlenmesi; belgeler üzerinden sürecin takip edilmesi avukatlar tarafından da gerçekleştirilmektedir. Tahliye davalarında genel olarak harçlar kanunu 17. Maddesine dönük uygulamalara yer verilerek, bir yıllık kira bedelinin de üzerinden harç alınması gereği hükmedilmiştir. Bu süreçte mahkeme harç bedeli hesaplama ve davacının davayı açarken kendi kira bedeli üzerinden mahkemeye harç ödeme kanununa yer verilmektedir.

İşyeri Tahliye Davası Süreci

Tahliye davaları için avukatlarla birlikte çalışılarak, sürecin takip edilmesi gerekebilmektedir. Dosya, sözleşme ve deliler üzerinden yürütülmekte olan davalar, basit yargılama usullerine göre ilerletilmekte, birçok davaya göre daha kısa bir sürece tabi tutulmaktadır. Kiracının ve mülk sahibinin anlaşamaması durumlarına karşı, tazminat, icra ve iflas davaları; aynı zamanda mülkiyetin zarar görmesi nedenlerine bağlı olan davalara da dikkat edilmektedir. Dosyanın mahkemeye sunulması, davalı ve davacının dinlenmesi aynı zamanda delilerin sunulması durumlarında da alanında uzmanlaşmış olan avukatlarla birlikte hareket ederek süreç takip edilmektedir.

Tahliye Davası Avukat Ve Danışmanlık

Tahliye davasında harcın belirlenmesi, işyeri tahliyesinin sulh mahkemesi üzerinden yürütülmesi aynı zamanda delil ve dosya sunulması aşamalarında avukatlardan destek alma hakkı her Türkiye vatandaşının hakkıdır. Türk borçlar kanunu üzerinden, icra iflas davaları, borçlar davaları ve kira sözleşmesi fesih davalarına bakmakta olan; Hukuk Ve Danışmanlık Bürosu ile iletişime geçerek kısa zamanda tahliye davası aşamaları ve sürecin yürütülmesi üzerinden bilgi ve aynı zamanda hizmet alabilirsiniz.

Suç herhangi bir eyleme ya da işleme karşı olarak ele alınır. Neticesinde kişinin maddi ve manevi bütünlüğüne zarar verebilir. Bu gibi durumlarda tazminat davaları açılır ve zararların giderilmesi esas alınır. Zarar içerisinde olan gerçek veya tüzel kişiler:

• Malvarlıklarına gelen zararın tanzim edilmesini ister.
• Yaşanılan üzüntü ve acıya karşı da manevi olarak tanzim bekler.

Sonuç olarak hem maddi hem de manevi açıdan ayrı tazminat davalarına yer verilir. Neyse ki bu alanda uzman olan avukatlar sayesinde tanzim değerinden davalara kadar çoğu konuyu değerlendirmek sizin elinizde. Hukuk Büroları önderliğinde tazminat davalarına dair tüm merak ettiklerinize netlik kazandırmanız mümkün olacaktır.

Tazminat Davaları Açılma Nedenleri

Tazminat davaları için de belli başlı şartların belirlendiğini unutmamak gerekir. Öncelikle bu şartları öğrenmek ve uygun olanların dava yoluna başvurmaları önem arz etmektedir. Örneğin genel anlamda açılan tazminat davalarına örnek vermek gerekirse:

-Kazalar: İş kazalarına bağlı olarak açılan tazminat davaları sayıca fazla. Yine trafik kazası da bunlar arasında yerini almıştır. Örneğin araç değer kaybının giderilmesini isteyenler tazminat talebinde bulunabilir. Yine son yıllarda doktor uygulamalarından dolayı gerçekleşen zararlar tazminat ile giderilmektedir.

-Davalar: Sözleşme ihlalinden boşanmaya kadar pek çok dava örnek gösterilebilir. Suç işlenmesinden kaynaklı olarak yaşanılan maddi ile manevi tazminatlar da öne çıkmıştır. Yine son yıllarda internet üzerinde ki teklif hakkı ihlallerinin artması, beraberinde tazminat davalarına olan başvurunun artış göstermesine neden olmuştur.

Tazminat Davaları İçin Zamanaşımı

Dava açma sürelerine ve zamanaşımına ilişkin belli başlı ilkelere yer verilir. Yine tazminat davaları adına öncelikle bu ilkeler dikkate alınır ve avukatların dava sürecini yürütmeleri sağlanır. Örneğin tazminata dair dikkate alınan hususlar:

• Fiilin suç teşkil etmesi halinde ceza davasının süresi göz önünde bulundurulur.
• Haksız fiile karşı ise bu süre 2 yıl olarak ele alınır.
• Boşanmanın kesinleşmesine karşı bu gibi davalar için 1 yıllık sürece yer verilir.

Görüldüğü üzere davanın niteliğine göre süreçler farklılık göstermektedir. Mesela sözleşme ihlalleri üzerine tazminat davası açma süresi de 10 yıl olarak belirlenmiştir. Takiben trafik davalarına dair bu süre 2 yıla kadar uzatılmıştır.

Tazminat Davaları Kimler Tarafından Açılabilir?

Tazminat davaları baştan belirttiğimiz gibi maddi ile manevi zarar içerisinde olan kişiler tarafından açılabilir. Yani tazminata neden olan fiile ya da işleme maruz kalan kişiler dava açmak için avukatlara başvurabilir.

Aynı zamanda fiile karşı yaşamını yitiren kişilerin yakınlarına da hak doğmaktadır. Ölümle sonuçlanan suçlar üzerine yakınlar maddi ile manevi açıdan zarar görebilir. Ve bu zararın giderilmesi için tazminat davalarına yönelmelerine izin verilir.

Tazminat Davaları Kimlere Açılabilir?

Sadece kimin açtığını değerlendirmek hata olacaktır. Aynı şekilde kimlere karşı açıldığı da dikkate alınması gereken hususlardan bir tanesi. Yine uzman avukatlar eşliğinde bu konuya netlik kazandırmanız uzun sürmez.

Örneğin maddi zarara neden olan gerçek ya da tüzel kişilerin hepsine dava açmanıza izin verilir. Maddi zarar ölüm ya da yaralanma gibi durumlardan kaynaklı gerçekleşebilir. Takiben:

• İşlenen suça karşı manevi zararlar da boy gösterir.
• Yine manevi açıdan zararın giderilmesi için suç işleyen tarafa dava açılabilir.

Tazminat Davaları Nerede Açılır?

Tazminat davaları için yetkili mahkemelere dilekçe ibraz edilir. Bu anlamda davalının ikametgahı üzerinden işlem görülmektedir. Hem gerçek hem de tüzel kişilerin ikamet detaylarına karşı yetkili mahkemeye başvuru yapılmaktadır. Bu şekilde:

• Asliye hukuk mahkemesi üzerinden işlem görülür.
• Yerleşim yerine olan yetkili mahkemeye dilekçeler sunulur.

Yine sözleşme ihlali ya da haksız fiil gibi dava nedenleri mahkemelere dair önem arz ediyor. Örneğin haksız fiilin işlendiği yere bağlı olarak mahkemelere başvurulmaktadır. Kısacası ikametgah detayları üzerine yetkili mahkemelerin devreye girmesi ve dilekçeleri incelemesi söz konusudur.

Tazminat Davası Açma Şartları Nelerdir?

Maddi olandan ziyade manevi tazminata dair temel birkaç şartın ele alındığını unutmamak gerekir. Yine tazminata dair son derece uzman olan avukatlar bu şartları sıralamayı ihmal etmez. Böylece şartlara uygun olan vatandaşların zararlarını tanzim etmeleri mümkün hale gelir.

Örneğin manevi tazminat talebinde bulunmak isteyen kişilerin yaşamı ve sağlık hakları ele alınır. Yine vücut ile ruh bütünlüğüne gerçekleşen her türlü saldırı değerlendirilir. Son olarak yaşanılan üzüntüye ve acıya karşı hakkaniyetli bir şekilde tazminata karar verilir. Tazminat davaları adına kişilik hakları birer birer incelenir ve sonuca bağlanması esas alınır.

Manevi Tazminat Hesaplamaları Nasıl Yapılır?

Yine merak edilen hususlardan bir tanesi de tazminat hesaplamaları oluyor. Belli başlı kriterler üzerine hem maddi hem de manevi tazminat hesaplamalarına yer verilir. Örneğin manevi zararın belirlenmesi için:

• Davada ki tarafların mali durumlarına göz atılır.
• Davada k kusur oranları da belirleyici olur.

Somut fiil ya da işlemlerin tüm özellikleri dikkate alınır. Aynı zamanda bu fiil ile işlemlere karşı oluşan manevi zararlar değerlendirilir. Örneğin üzüntü ve acı gibi temel duygular göz önünde bulundurulur. Neticesinde paranın satın alma gücüne bağlı olarak tazminatın belirlenmesi sağlanır.

Maddi Tazminat Nasıl Hesaplanır?

Manevi olana nazaran maddi tazminat hesaplamaları daha kolay bir şekilde yapılır. Çünkü bunun için somut durumlar göz önünde bulundurulur. Örneğin doğrudan gerçekleşen maddi zararlar üzerine tazminatın belirlenmesine özen gösterilir.

Yine tarafların kusur oranları maddi tazminata dair önemli bir yere sahip. Son olarak maluliyet tespitine geçilir. Yine maluliyet olması halinde oranlar göz önünde bulundurulur. Neticesinde kusur oranı yüksek olan tarafında tazminata hükmedilmesi sağlanır. Öyle ki taraflar üzerinden inceleme yapılır ve tazminatın kime verileceği bildirilir.

Maddi ve Manevi Tazminat Davası Süresi

Tazminat davalarının birkaç aşamadan oluştuğu ve bu aşamalara bağlı olarak süreç değişiklik gösterebilir. Örneğin davada tanıkların dinlenmesinden maluliyet oranlarına kadar birkaç faktöre yer verilir. Takiben:

• Tarafların tüm iddiaları ayrı ayrı değerlendirilir.
• Kusur ile maddi zarar tespitinin gerçekleşmesi sağlanır.

Bu aşamalara bağlı olarak itiraz geçmekte mümkün. Yine itiraz yoluna başvurmak sürecin değişmesine neden olur. Ve tüm bu esaslar üzerine davalar ortalama 2 sene kadar sürebilir. 1 – 2 sene aralığında sonuca bağlanan tazminat davaları sayıca fazla. Bu anlamda gerçek ve tüzel kişilerin sabırlı olmaları istenir. Ve uzman avukatlar ile dava sürecini yürütmeleri beklenir.

Devlete Karşı Açılan Tazminat Davaları

Son olarak idarenin zararlarına dair tazminat davalarına göz atılabilir. Yani devletin yine işlemleri ve eylemleri üzerine kişiler zarar görebilir. Gerçek ve tüzel kişilerin bu gibi durumlarda tam yargı davasına başvurmaları esas alınır. Öyle ki idareye karşı açılan tazminat davalarına tam yargı adı verilmiştir.

Aynı zamanda idari yargı yerleri üzerinden mahkemenin görülmesi esas alınır. Bunun için sıralanan mahkemeler:

• Vergi Mahkemeleri
• İdari Mahkemeleri

Neticesinde vatandaşların idareye karşı tazminat isteminde bulunmaları esas alınır. Yine avukatlar özenle hazırlanan dilekçeleri yetkili mahkemelere sunar. Beraberinde dava dosyalarından harçlara kadar tüm hususlar ele alınır. Bu adımları takiben idareden maddi ya da manevi olarak tazminat talebinde bulunmak mümkündür.

Hukuk temyiz aşamasında mahkeme tarafından alınan kararın gerekli olan başvuruların yapılması sonrasında yeniden ele alınma hakkıdır. İstinaf ve temyiz olağan hukuk yollardır. Kararın yeniden gözden geçirilmesini hukuki yollar ile de tamamlama gibi bir hakkınız da bulunuyor. Aynı zamanda olağanüstü hukuki yollara da başvurulabilir. Her iki aşamada da alanında uzman avukatlar size gerekli olan bilgileri anında sunacak ve başvuru adımlarını tamamlayacaktır. Ayrıca sürecin ilerleyişine dair gerekli olan bilgilendirmeler de anında tarafınıza sunulacaktır.

İstinaf Nedir? Detaylar Nelerdir?

Hukuk temyiz adımlarının öncesinde istinaf adımına dair detaylı bir bilgi alınması gerekmektedir. İstinaf adımı ikinci derece itiraz adımı olarak kendini göstermektedir. Alınan kararın istinaf hakkının kullanılması için kesin kararın alınmasının üzerinden 7 gün geçmeden gerekli olan başvuruların tamamlanması gerekir.

İstinaf hakkının kullanılması için kesin kararın alınmasının sonrasında taraflara tebliğ edilmesi lazımdır. Tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde gerekli olan başvurular tamamlanmalıdır. Eğer tebliğden kaynaklanan bir istinaf kullanma sorunu meydana gelirse bunun için de ayrıca bir itirazda bulunma hakkınız vardır.

Dilekçe Hazırlama Süreci

İstinaf hakkının dilekçe ile talep edilmesi gerekmektedir. Dilekçede istinaf hakkının neden gerek olduğu ile alakalı da dilekçede bütün detaylara yer verilmelidir. Bu detaylara yer verilmemesi durumunda istinaf hakkının verilmeme gibi sonuçları doğabilir. Fakat bir suçlunun bulunduğu eylem sebebi ile mağdur olan kişinin istinaf hakkını talep ederken ayrıca bir gerekçe bildirmese dahi gerekli olan istinaf hakkı şahıslara sunulacaktır. Ayrıca cezai müeyyidesi, 15 sene ve daha üzerinde olan cezaya çarptırılan kişilerin kararları Bölge mahkemeleri tarafından yeniden ele alınır. Bir talepte bulunulmasa dahi konuda mahkeme kontrolleri eksiksiz yapar.

Hukuk Temyiz Zaman Kısıtlaması Var Mı?

Hukuk temyiz hakkının kullanılması için mahkeme kararının kesinleşme zorunluluğu vardır. Mahkeme kararının kesinleşmesinin hemen sonrasında tebliğ süreci başlayacaktır. Tebliğin kişilere ulaştırılmasının hemen sonrasında 15 günlük bir başvuru süresi başlar. Bu 15 günlük süre içerisinde gerekli olan temyiz başvurularının tamamlanması gerekir. Aynı şekilde tebliğin iletilmesinden kaynaklanan sorunlar meydana gelirse bunun için temyiz hakkının tarafınıza iade edilmesi için başvuruda bulunma hakkınız vardır. Hukuk temyiz hakkının korunması ve kişilerin mahkemede alınan kararları kontrole tabi tutturmaları konusunda bir fırsat vermektedir.

Hukuk Temyiz Sürecinde Temel Unsurlar Nelerdir?

Hukuk temyiz süreci bağlamında dikkate alınması gerekenler;

• İstinaf adımının sonrasında tüketilecek bir diğer hukuki yol da temyizdir. Temyiz için de aynı istinaf adımında olduğu gibi dilekçe ile gerekli olan başvuruların yapılması lazımdır.
• Dilekçede temyizin neden talep edildiğine dair gerekçeler sıralanmalıdır. Bu gerekçelerin verilmemesi durumunda kişilerin temyiz istekleri de kabul edilmeyecektir.
• Bir dava kapsamında temyiz hakkının kullanılabilmesi için o davanın tarafı olmak gerekir. Bir tarafın eşi, annesi, avukatı gibi kişilerin de gerekli olan temyiz başvurusunu tamamlama imkanı vardır. Bu konuda bir kısıtlama getirilmemiştir. Dileyen kişiler avukata gerekli olan tüm vekaletin verilmesinin hemen sonrasında hem başvuru hem de temyizin takibi gibi adımların her biri avukat tarafından üstlenilebilir.
• Davanın tarafı olmasa da yaşanan suç unsurundan zarar gören kişilerin de aynı şekilde temyizde bulunma hakkı vardır.
• Sadece tarafların değil aynı zamanda Cumhuriyet Savcısı da temyiz hakkını kullanma imkanına sahiptir. Bu alanda beraat kararı alınmış bir kişi için hukukun onun lehine kullanılması dolayısıyla temyiz davası açılmasına genel olarak izin verilmemektedir.

Bu detaylara bakıldığı zaman alanın kararların kontrol edilmesi ve yargı yolunun itiraza açık olduğu görülmektedir.

Temyiz Usulü Konusunda Yanlışlık Meydana Gelmesi

Kişilerin temyiz dilekçesini hazırlamalarının hemen sonrasında hangi mahkemeye sunmaları gerektiği ile alakalı sorunlar yaşayabildikleri de görülüyor. Bu alanda yanlış bir mahkemeye dilekçenin sunulması temyiz hakkının ellerinden alınması ya da hakkın yanmasına sebebiyet vermez. Temyiz konusunda uzman olan bir hukuk bürosundan yardım alarak usul ve esas konusunda tam donanımlı şekilde başvurunun yapılması ve olumlu yanıt alınması sağlanabilir.

Hangi Durumlarda Temyiz Gerçekleştirilemez?

Temyiz başvurusunun yapılmasının sonrasında olumsuz yanıt alacağı net olan bazı detaylar da söz konusudur. Örneğin aşağıda sıralanacak olan durumlarda temyiz başvurusunun direkt olarak reddine karar verilir;

• Kişilerin almış oldukları adli para cezasının akabinde istinaf başvurusu yapmaları ve bu istinaf başvurusunun da reddedilmesi durumunda kişilerin temyizde bulunma gibi bir hakları yoktur. Temyiz başvurusu yapılsa dahi esasen bu karar reddedilecektir.
• 5 sene ve daha altında verilen hapis cezalarının istinaf başvurusunun reddedilmesi durumunda yeniden temyiz adımının atılmasına imkan tanınmaz. Beş seneyi aşan hapis cezalarında ise bu hakkın yeniden kullanılması mümkün kılınmıştır.
• Kişilerin on yıl ve altında hapis alması ve daha sonrasında beraat almasına ilişkin istinaf başvurusu yapıldıysa ve bu başvuru reddedildiyse yeniden temyiz yolu açılmayacaktır.
• Davanın düşmesine dair verilen kararlarda da aynı durum söz konusudur. Bir davanın düşmesine ilişkin istinaf yolunun kullanılmasının sonrasında başvurunun esasen reddine karar verilebilir. Bu durumda aynı konu üzerinden temyiz hakkının kullanılmasına olanak tanınmayacaktır.

Bu hususlarda temyiz başvurusunun gerekli olmadığına dair avukatınız tarafından gerekli olan uyarı yapılarak en azından başvuru süreci ile uğraşma zahmetinden kurtarılabilirsiniz

Olağanüstü Hukuk Yolları Nelerdir?

Bir mahkeme kararının yeniden gözden geçirilmesi, hukuken uygunluğunun incelenmesi ya da yargılamanın yeniden yapılması gibi konularda olağanüstü seçenekler de vardır. Örneğin yargılamanın tekrarlanması için şu hususlar söz konusu olmalıdır;

• Hakimin yargılama sırasında sanığı işlemiş olduğu suçların dışında yargılamaya tabi tutması durumunda yeniden yargılama talep edilebilmektedir.
• Şahitlerin ya da bilirkişinin mahkemeyi yanıltıcı bir tutum takınması durumunda da aynı şekilde olağanüstü hukuk yolları alınır. Bu alanda sadece yargılama yenilenmez. Aynı zamanda yanlış beyanda bulunan kişilere de cezai yaptırım uygulanacaktır.
• Mahkemenin gidişatını değiştirebilecek ve farklı bir sonuç elde edilmesini sağlayacak bir yeni delilin ortaya çıkması da yargılamanın yenilenmesi için yeterli bir sebeptir. Yargılamanın sonucunu etkilemeyecek önem derecesi düşük olan deliller için aynı durum söz konusu değildir.
• Bir sanığın beraatına karar verilmesine rağmen mahkeme heyeti karşısında suçunu tekraren dile getirmesi gibi durumlara da rastlanıyor. Bu tür durumlarda da yargılamanın yeniden ele alınması söz konusu olabilmektedir.

Bu detaylar kapsamında bir gelişme fark edildiği zaman yargılamanın yenilenmesi istenebilir. Yargılanmanın yenilenmesi sürecinde de sadece alanında uzman olan isimler ile iş birliği yaparak başvuruları onun üzerinden gerçekleştirmeniz gerekiyor.

Hukuk Temyiz Hakkında Konunun Uzmanları ile Tanışın!

Hukuk temyiz işlemleri sırasında bu konuda nitelikli şekilde destek sunan hukuk bürolarının tercih edilmesi gerekiyor. Hukuk Büroları aracılığı ile temyiz ve istinaf hakkında tüm başvuru ve süreç takip desteklerini alabilirsiniz. Sürece dair dikkat çeken unsurların başında hukuk bürosunun geçmişte almış olduğu olumlu dosya sonuçlarıdır. Avukatlar bu konuda size tüm bilgileri eksiksiz şekilde sunacak ve sürece yön verecektir. İletişim kurarak dilerseniz vekaletinizi vererek tüm başvuru ve takip adımlarının avukat tarafından gerçekleştirilmesini sağlayabilirsiniz.

Hukuk yargılanmanın yenilenmesi aşamasında kesinleşmiş olan kararın herhangi bir uyuşmazlıkta bozulması söz konusu değildir. Bu nedenle alınan kararın bozulması ve yargılanmanın yenilenmesi kararının ancak olağanüstü hukuki yollara aranarak gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bu olağanüstü yollar incelenirken kişilerin muhakkak alanında uzman olan isimler ile iş birliği kurması gerekiyor.

CMK md.311 tarafından size verilen bu hak kapsamında Hukuk Bürosu aracılığı ile gerekli olan başvuruları tamamlama imkanını elde edebilirsiniz. Hukuk yargılanmanın yenilenmesi aşamasında hukuk bürosu kapsamında hizmet veren alanında uzman olan avukatlardan destek alarak sürecin sorunsuz tamamlanmasını mümkün kılabilirsiniz.

Hukuk Yargılanmanın Yenilenmesi Süreci Nasıl İşler?

Hukuk yargılanmanın yenilenmesi ile alakalı temel manada dikkate alınması gerekenler;

• Yargılanmanın yenilenmesi konusunda bir süre kısıtlaması söz konusu değildir.
• Kesinleşmiş olan biri hüküm üzerinden istenilen anda gerekli koşullar yerine getirilerek yargılamanın yenilenmesi, karar verilebilir.
• Bir süre sınırlamasının konuşmaması hakların korunması için bir fırsat sunuyor. Sanığın haklarının korunması ile alakalı olan unsurlarda diğer olağanüstü yollarda da bir süre kısıtlaması olmayacaktır.
• Bu alanda örneğin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Bölge Mahkemesine yapılacak olan başvuru için 1 aylık süre verilmiştir. Fakat sanığın yararına olan başvurularda herhangi bir süre kısıtlaması söz konusu olmayacaktır.

Bu detayların kanıtlanması kapsamında çok daha kısa bir süre içerisinde yargılamanın yenilenmesi başvurusunun olumlu yanıtlanması mümkün kılınabilir.

Hakimin Yapmış Olduğu Hata Sebebi ile Yargılamanın Yenilenmesi 

Hukuk yargılanmanın yenilenmesi konu başlığında özellikle hakimin yapmış olduğu hatalardan dolayı talepte bulunacak kişilerin belgelendirme konusunda çok dikkatli olması gerekiyor. Hakimin yapmış olduğu hataların belgelenmesi hususunda sorunsuz bir alt yapı hazırlanmalıdır. Bu usulsüzlüğün hangi neden ile ve hangi delillere dayanarak iddia edildiği açıklanmalıdır. Somut deliller sunmadan bu gerekçeye dayanarak yargılamanın yenilenmesinin söz konusu olmayacağının da ayrıca altı çizilmelidir.

Hukuk Yargılanmanın Yenilenmesi ve Yeni Delil Sunulması

Hukuk yargılanmanın yenilenmesi kapsamında en sık yer verilen seçeneklerden biri de mahkemeye yeni delil sunulmasıdır. Bu aşamada suçlu olan tarafın gerekli olan delil toplama adımının tamamlanmaması sebebi ile normalde alacağı cezadan çok daha düşüğüne tabi olması durumunda yeni delillerin ortaya çıkması ile yargılamanın yenilenmesi talep edilebilir. Yargılamanın yenilenme süreci içerisinde sunulacak olan delilin mahkemenin gidişatını değiştirebilecek nitelikte olması da önemlidir. Delilin arz ettiği önem mahkeme gidişatını değiştirecek seviyede değilse bu sebep ile yapılan yargılama yenileme istemlerinin ret yanıtı ile karşılaşacağının da ayrıca bildirilmesi gerekiyor.

Hukuk Yargılanmanın Yenilenmesi ve Sahte Belge Sunulması

Yargılama sürecinde mahkeme dosyasına sahte belge dahil edilmesi mahkemenin yenilenmesi için yeterli bir unsur olacaktır. Sunulan belgelerin sahte olduğuna ilişkin bilirkişi raporu alınması süreci hızlandıracak olan faktörlerdendir. Özellikle mahkemenin karar verirken temel aldığı belgelerden birinin sahte çıkması durumunda yargılamanın yenilenmesi kadar alınacak olan cezai hükmün de değilim göstereceği belirtilmelidir. Sadece yargılamanın yenilenmesinde değil buna ek olarak sahte ve yanıltıcı bilgi belge sunan kişilerin mahkemeyi yanıltma ve adaleti yanlış yönlendirme sebebi ile haklarında soruşturma başlatılacağının da dile getirilmesi gerekiyor.

Şahitlerin Yanlış İfade Vermesi

Mahkemede karar alınırken istifade edilen şahit görüşlerinin yanlış şekilde beyan edilmesi ve yalancı tanıklık yapılması da direkt olarak yargılamanın yenilenmesi kararının alınmasına sebebiyet verecektir.

Bu alanda kişilerin yanlış ifade verdiklerini kanıtlamak için ayrıca bir delil gerekir ya da yalancı şahitlik yapan kişilerin kendi suçlarını ve mahkemeyi yanlış yönlendirdiklerini ifade etmeleri de yeterli olacaktır. Bu yanlış yönlendirmelerin bir cezai yaptırımı olduğu da unutulmamalıdır. Aynı durum bilirkişi raporlarında da geçerlidir. Mahkemeye sunulan en temel güvenilir belgelerden olan bilirkişi raporları aracılığı ile yanlış bilgilendirme yapılması durumunda da yargılamanın yenilenmesine ilişkin talepte bulunabilirsiniz.

Sanığın İkrarı

Bir mahkemede suçtan dolayı yapılan başvuruların sonucunda beraatına karar verilen kişinin mahkemede suçunu açıklaması durumunda sanığın ikrarı sebebi ile yargılamanın yenilenmesi istenebilir. Bu alanda esas olarak alınacak olan hususun beraat kararının bozulması ve yargılamanın yenilenerek sürecin yeniden gözden geçirileceğinin de belirtilmesi gerekiyor. Sanığın ikrarı sürecinde suçun kabulü durumlarına diğer yargılama yenileme branşlarından daha nadir rastlandığının da ayrıca belirtilmesi gerekiyor.

İnfaz Askıya Alınır Mı?

Hukuk Yargılanmanın Yenilenmesi; Yargılamanın yenilenmesi kararının çıkması durumunda dahi daha önceki hüküm kapsamında yer alan cezai yaptırımın askıya alınması gibi bir durum kesinlikle söz konusu olmayacaktır. İnfazın askıya alınması ancak yargılamanın yenilenmesinin sonrasında yeni bir kararın çıkması ile meydana gelebilir. Bir diğer alternatif olarak da cezanın infazının da durdurulması ve geri çekilmesi için ayrıca bir başvuru yapılması mümkündür.

Yargılamanın Yenilenmesinde Cezai Hüküm

Hukuk Yargılanmanın Yenilenmesi; Bu alanda alınan mahkeme kararlarının bir cezai hükme dayanması mümkündür. Fakat alınan kararın dayandırıldığı hükmün daha öncesinde ilga edilmiş olması yargılamanın yenilenmesi için yeterli bir sebeptir. Bu alanda hangi kararın hangi gerekçe ile ilga edildiği ve mahkemenin yeniden yargılama yapmasının nasıl bir katkı sağlayacağı ile alakalı tüm detayların göz önünde bulundurulması gerekiyor. Sunulan bu cezai unsurların geçerliliği hakkında detayların fark edilmesi için konusunda uzman bir ekip ile iş birliği yapılması oldukça büyük önem arz etmektedir.

İnsan Haklarının İhlali Durumu

Hukuk Yargılanmanın Yenilenmesi; Kişilerin mahkeme kararlarının insan haklarını ihlal etmeleri gerekçesi ile de yargılamanın yenilenmesini isteyebilirler. Bu aşamada sadece mahkemenin almış olduğu sonuç kararının değil yargılamada geçerli olan tüm hususların insan haklarına aykırı olmasına ilişkin itirazda bulunma gibi bir hakkınız bulunuyor.

İtiraz kapsamında herhangi bir süre kısıtlaması olmadığını dile getirmiştir. Bunun tek istisnası insan haklarının ihlali sebebi ile yapılacak olan itirazlardır. Alınan kararın kesinleştirilmesinin sonrasında 1 sene içerisinde gerekli olan itiraz başvurularının gerçekleştirilmesi gerekir. Aksi takdirde bu gerekçe ile yapılacak olan başvuru hakkını kaybedersiniz.

Hukuk Yargılanmanın Yenilenmesi; Kanun Yararına Kararın Bozulması

Kanun yararına kararın bozulma işlemleri kademeli şekilde tamamlanabilir. Öncelikli olarak bu adımın uygulanması için alınacak olan kararın temyiz ve istinafa gitmeden direkt olarak onaylanmış olması gerekiyor. Bunun yanı sıra alınacak olan kararın hukuki olmadığının da ayrıca eklenmesi gerekir. Alınan karar dahilinde hangi boyutun hukuka aykırı olduğunun tanımlanması ve kanıtlanması ile beraber kanun yararına bozulma adımı gerçekleştirilebilir. Bu noktada hakimin kendi inisiyatifine bırakılmış olan unsurlarda kanun yararına bozulma gibi bir talepte bulunmanız söz konusu değildir. Kanun yararına bozulma süreci içerisinde hakim inisiyatifleri kapsam dışındadır.

Hukuk Yargılanmanın Yenilenmesi; Konunun Uzmanlarından Yardım Alın

Hukuk yargılanmanın yenilenmesi alanında kişilerin gerekli olan başvuruları bu alanda uzman olan isimler ile yapması gerekiyor. Hukuk Büroları yargılamanın yenilenmesi isteminin kurallara uygun şekilde yetkili birimlere iletilmesi konusunda size gerekli olan desteği sunacaktır. Mağduriyetinizin giderilmesi için size sorunsuz biçimde destek vermeye devam edecektir. Avukatlar ayrıca süreç içerisinde başvurulardan mahkeme aşamasına kadar her adımda müvekkillerin bilgilendirilmesini de mümkün kılacaklardır.

Hukuk olağanüstü kanun yolları sayesinde alınan kararların kesinleşmiş olmaları durumunda dahi gerekli olan ek başvuruları yaparak bu kararı bozma gibi bir imkanınız da yer alıyor. Olağanüstü kanun yolları aracılığı ile gerekli olan başvuruların yapılması için bu alanda profesyonel bir destek alınması gerekiyor. Hukuk Büroları uzman tecrübeli ekipleri ile size gerekli olan desteği verecektir. Gerekli olan tüm hukuki yolların aranması ve hakkınızın korunması için uygun başvurular kesintisiz olarak yapılacaktır.

Dosya Hazırlık Aşaması

Hukuk olağanüstü kanun yolları konusunda başvurular yapılırken dosya hazırlık aşaması oldukça önemlidir. Bu dosya hazırlık aşamasının nitelikli şekilde tamamlanması elde edilecek olan sonucu ve mahkeme değerlendirmesini de hızlandıracak detaylardandır. Kesinleşmiş kararlar hakkında dahi kendi hakkınızın ihlal edildiğini düşündüğünüz anda tüm başvuruları yaparak olağanüstü yolları da deneyebilirsiniz.

Hukuk Olağanüstü Kanun Yolları Nelerdir?

Hukuk olağanüstü kanun yolları denildiği zaman kişilerin aklına gelmesi gereken temel hususlar;

• İlk akla gelen seçenek Cumhuriyet Başsavcısında olan itiraz yetkisidir. Bu noktada kendi istemi doğrultusunda ya da yapılan başvuruların akabinde Başsavcı itiraz hakkını kullanabilir. İtiraz ettiği birim ise Ceza Genel Kurulu olarak karşımıza çıkmaktadır. Başsavcının kişilerin davası ile alakalı kendiliğinden bir itiraz adımı atmaması durumunda direkt olarak savcıya istemde bulunma hakkınız da vardır. Bu şekilde sürecin hareketlenmesi mümkün kılınabilir.
• Bu itiraz için verilen süre 30 gün olarak belirlenmiştir. Bu 30 gün içerisinde gerekli olan itiraz adımlarının tamamlanması gerekir. Fakat bu alandaki püf noktası sanığın lehinde olacak itirazlar ile alakalı herhangi bir süre kısıtlamasının bulunmamasıdır. Sanığın lehinde yapılacak olan başvurular verilen bu 30 günlük süre dolmuş olsa dahi sorunsuz bir biçimde tamamlanabilir.
• Bu itirazın sonrasında yeniden bir temyiz hakkı bulunmuyor. Başsavcının itirazının kurulca değerlendirmesinin sonrasında ret yanıtı alınırsa karar üzerine yeniden itirazda bulunma gibi bir hakkınız olmayacaktır.

Bölge Adliye Mahkemelerine İtiraz

Bölge adliye mahkemelerine karşı da gerekli olan başvuruların ve itirazların başsavcı tarafından yapılması mümkün kılınmıştır. İtirazların tamamlanması için en geç 30 gün içerisinde başsavcının bölge adliye mahkemesine gerekli olan itirazı tamamlaması gerekmektedir. Aynı diğer olağanüstü yolda olduğu gibi bu yolda da kişilerin sanığın lehine itirazda bulunması durumunda süre kısıtlamasının göz önünde bulundurulmayacağı da eklenmelidir.

Her aşamada anlaşıldığı gibi sanığın haklarının korunması ve olası bir yanlış değerlendirmenin ortadan kaldırılması için süre engelleri giderilmektedir. Bu olağanüstü yollar temyiz ve istinaf gibi hususların arkasında kalsa da kullanımı durumunda hak ihlallerinin giderilmesi için oldukça yetkin bir sonuç elde edilmektedir. Bu detaylar üzerinden kanun yollarını değerlendirebilir ve hakkınızın ihlal edildiğini düşündüğünüz alanlarda da destek alabilirsiniz.

Kanun Yararına Bozma Süreci Nasıl İşlemektedir?

Hukuk olağanüstü kanun yolları başvuru kapsamında en sık kullanılanların başında kanun lehine bozma durumu gelmektedir. Bu alanda mahkemede alınan kararın temyiz ya da istinafa gitmeden direkt olarak kesinleşmesi durumunda gerekli olan başvuruların yapılması ile beraber karar bozulabilir. Kararın bozulmasının sonrasında cezai yaptırım ile alakalı biri hüküm söz konusu ise yeniden yargılama istenebilir. Cezai bir yaptırım söz konusu değilse yeniden yargılamaya gerek duyulmaz.

Bu aşamada kişilerin kanun yararına bozma süreci içerisinde dosya hazırlıklarına büyük önem vermesi gerekiyor. Gerekli olan hazırlıkların eksiksiz bir biçimde yapılmasının hemen sonrasında süreç nitelikli şekilde devam edecektir. Dosyanın ret yanıtının hazırlanması ya da kararın bozulması sürecinde her ayrıntıya yer verilmesi büyük önem arz eder. Hukuk büroları avukatları bu konuda size profesyonel şekilde yol gösterecek ve davanın her bir adımında gerekli olan bilgilendirmeleri de yapacaktır.

Hukuk Olağanüstü Kanun Yolları Kapsamında yargılamanın Yenilenmesi

Hukuk olağanüstü kanun yolları kapsamında bir de yargılamanın yenilenmesi gibi bir süreç bulunmaktadır. Yargılamanın yenilenme kararının alınması birden fazla koşula bağlıdır. Tam da bu nedenle başvuru sırasında tüm koşulların yerine getirildiğine dair uygun bir alt yapının hazırlanması gerekir. Hukuk Büroları bu konuda da size gerekli olan desteği sorunsuz bir biçimde sunacaktır. Yargılamanın yenilenmesi ile alakalı olarak dikkate alınması gereken detaylar;

• Öncelikli olarak davanın yenilenmesine en temel sebep mahkemeye sunulan belgelerden herhangi birinin yanlış ve sahte olmasıdır. Bu konuda hem davanın yenilenmesine hem de sahte belge sunan taraf için gerekli olan cezai yaptırımın uygulanmasına karar verilecektir.
• Alınan kararlar kapsamında bir hakimin işlenen kusurun dışında herhangi bir gerekçe ile bir hüküm vermesi durumunda yargılamanın yenilenmesi sanığın lehine gereklidir. Ancak bu şekilde uzun vadede herhangi bir hak ihlali meydana gelmeden sürecin devam etmesi mümkün kılınacaktır. Hakimlerin aldıkları bu tür kararların kurula ispat edilmesi sürecinde çok kapsamlı bir dosya hazırlanmalıdır. Hazırlanan dosya içeriğinde alınan cezai yaptırımın kişinin işlediği kusurun dışında bir kaynaktan ötürü ortaya atıldığının açıkça ispat edilmesi gerekir.

Bir Hükme Dayandırılan Kararların Bozulması

Alınan kararın mahkemece onaylanmış olan bir diğer hükme dayandırılması durumunda da sorun yaşanabilir. Bu dayandırılan hükmün alınan farklı bir karar ile kesin olarak lağvedilmesi durumunda alınan karar da direkt olarak boşa düşmektedir. Elde edilecek olan dava sonuç sahihliği bu şekilde sıkıntıya düşecektir. Bu tür hususlarda alınan kararın dayandırıldığı unsurun lağvedildiği detayının yakalanması oldukça zordur. Bu nedenle alanında uzman biri avukat kadrosu ile çalışmak sizin için çok daha büyük önem arz ediyor. Bu detayların yerine getirilmesi durumunda elde edilecek verimlilik oldukça yüksek bir seviyeye çıkacaktır. Hızlı ve sorunsuz şekilde dava kararlarının bu niteliklerden ötürü doğru olmadığı ve hukukun yararı için davanın yenilenmesinin daha doğru olacağının ispat edilmesi gerekiyor.

Hukuk Olağanüstü Kanun Yolları; Yeni Delillerin Ortaya Çıkması

Bu konuda mağdur olan tarafın haklarının korunması için yeni delillerin ortaya çıkması durumunda hukuki sürecin yeniden gözden geçirileceği bir kural olarak getirilmiştir. Önceki koşullarda sadece mevcut olan delillere bakarak sürecin işlemesinin sonrasında yeni delillerin ortaya çıkması ile beraber yargılamanın ve suçlu olan tarafa verilecek olan cezanın yeniden gözden geçirilmesi mümkün kılınmaktadır. Yeni delillerin ortaya çıkma süreci kadar bu yargılamanın yeniden gerektirildiğine dair başvuruların uygun şekilde sunulması ve başvuruların muntazam yapılması da büyük önem arz ediyor!

Hukuk Olağanüstü Kanun Yolları Konusunda Hukuki Destek Alın!

Hukuk olağanüstü kanun yolları kapsamında gerekli olan başvuruların yapılması için profesyonel bir avukat desteğinin alınması oldukça önemlidir. Siz de hızlı ve sorunsuz bir biçimde Hukuk Büroları ile iletişim kurarak başvuruların nasıl yapılması gerektiğinden davanın takibine kadar destek alabilirsiniz. Bu alanda daha öncesinde tecrübe sahibi olan isimler ile iş birliği yapmanın elde edeceğiniz verimliliği de üst seviyeye çıkaracağının ayrıca dile getirilmesi gerekir. Ayrıca sürecin her bir adımında kişilerin bilgilendirilmesine de ayrıca bir önem verilmektedir. Davanın her adımında gerekli bilgiler sunulur.

İş hukuku davaları işçi ve işveren arasında çıkan uyuşmazlıklarda görülür. Özel ihtisas mahkemeleri olan iş mahkemelerinde bu davalara bakılmaktadır. Yapılan bazı düzenlemeler mahkemeler ile ilgili olarak da yenilik getirmiştir. İş sözleşmeleri bu davalarda öncelikli yer tutar.

İş Hukuku Davaları Nelerdir?

İş hukuku davaları iş hukukundan kaynaklanan tazminat, alacak, tespit gibi uyuşmazlıklar için açılan davalardır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda iş davaları ile ilgili açık tanımlamalara yer verilmiştir.

Anlaşmazlık ortaya çıktığında ilk başta uzlaşmaya gidilir. Uzlaşmaya varılmadığında işçiler haklarını aramak için iş mahkemelerine başvurabilirler. Ayrıca SGK sorunları da iş mahkemelerinde görülür.

İş Hukuku Davalarına Hangi Mahkeme Bakar?

İş hukuku davalarına İş Mahkemeleri bakar. Eskiden bu davalara Asliye Hukuk Mahkemeleri bakardı. İş ilişkisinden, sözleşme veya kanundan doğan her türlü uyuşmazlık bu mahkemelerin görev alanındadır.

İş mahkemesinin olmadığı yerlerde davalara Asliye Hukuk Mahkemeleri bakar ancak öncelik iş mahkemelerine aittir.

İş hukuku davalarında 2018 senesinde yapılan bir düzenleme ile arabuluculuk unsuru getirilmiştir. Bazı iş davalarında öncelikle arabuluculuk sistemine başvurmanız gerekir; sonuçta uzlaşma sağlanamazsa iş mahkemesine dava açılır.

İş Mahkemesinin Görevleri

İş hukuku davaları iş mahkemelerinin yetki alanı içindedir. İş mahkemelerinin görevleri ise şunlardır:

• İhbar tazminatı, kıdem tazminatı, kötü niyet tazminatı vb. sorunlara bakar
• İşçilerin alacak davaları için de iş mahkemesi görevlidir; fazla mesai alacağı, ücret alacağı vb.
• İş kazası ile ilgili sorunlar, ölüm olayları ve tazminat konularına bakar
• Tespit ile ilgili davalar da ( İş hukuku ile alakalı ) iş mahkemesinde görülür
• Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilgili anlaşmazlıklar
• İşe iade davalarına da iş mahkemeleri bakar
• Özel kanunlarla belirlenen bazı davalar da iş mahkemelerinin görev tanımı içindedir

İş mahkemelerine dava açmak için dilekçe ile başvurmanız gerekir.

İş Hukuku Davaları Nasıl Açılır?

İş hukuku davalarında basit yargılama usulü geçerlidir. Basit yargılama usulünde davanın açılması veya bir dava için yanıt verilmesi dilekçe ile gerçekleşir. Davalı kişiye dava dilekçesi tebliğ edildikten sonra iki hafta içinde cevap verilmelidir.

Taraflar dilekçelerinin kapsamına konu ile ilgili tüm delilleri de eklemelidirler. Önemli bilgiler de dilekçede yer almalıdır.

İş hukuku davaları hakkında danışmanlık ve avukatlık hizmeti almak için Avukat Melih Saatçı ile iletişime geçebilirsiniz.

İş Hukuku Davaları ve Zorunlu Arabuluculuk

İş hukuku davaları sürecinde 2018 yılı itibariyle zorunlu arabuluculuk düzenlemesi yapılmıştır. Kişiler özgür iradeleri doğrultusunda 3. ve tarafsız bir kişiyi arabulucu olarak belirlerler.

Arabulucu sistemine dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra başvurulabilir. İş hukuku alanına giren bazı uyuşmazlıklarda öncelikle arabulucu yöntemini kullanmak zorunludur.

Bazı durumlarda bu dava şartı olarak nitelendirilir. Dava şartı olan durumlarda eğer arabulucuya gidilmeden dava açılmışsa reddedilecektir.

İşçi ve işveren şu konularda dava açmadan önce arabulucu ile uzlaşma sağlamaya çalışmalıdırlar:

• Fazla çalışma ücreti, maaş alacağı, yıllık ücretli izin alacakları, bayram ve genel tatil ücretleri
• Kötü niyet tazminatı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı
• Hakaretten kaynaklı tazminat davaları
• İşe iade davaları

İş hukukunda bu belirtilenler dışındaki davalar direkt olarak İş Mahkemesi’ne açılabilir. Bu alanlarda ise işçi ve işveren öncelikle arabulucuya başvurmalıdırlar.

Tazminatlar konusunda örneğin iş kazaları veya tespit davaları da doğrudan iş mahkemelerine açılabilir. Bu durumlarda arabulucu zorunluluğu yoktur.

Görevli İş Mahkemesinin Belirlenmesi

İş mahkemeleri iş davalarına bakmakla yükümlüdür. İş mahkemelerine açılacak olan davalarda ise yetkili mahkeme belirlenir. Dava açıldığı tarihte gerçek veya tüzel davalı kişinin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Ayrıca işlemlerin yapıldığı yer mahkemesi de görevlidir.

İş hukuku davalarında birden fazla davalı bulunuyorsa birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olarak belirlenir. İş kazasından ötürü açılan bir tazminat davası söz konusuysa zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi veya kazanın/zararın meydana geldiği yer mahkemesi davaya bakar.

İş Hukuku Davalarında Görevsizlik Kararı

İş hukuku davaları yetkili olmayan bir mahkemeye açıldığında görevsizlik kararı çıkar. Bu durumda iş mahkemesi davayı yetkili mahkemeye gönderir ve bunun dışında herhangi bir işlem yapmaz.

Görevli mahkemeye dosyanın iletilmesi kendiliğinden yani re’sen gerçekleşmez. Bunun için görevsizlik kararını takiben 15 gün içinde taraflardan en az birinin talepte bulunması gerekir.

Süresi içinde talepte bulunulmazsa mahkeme iş hukuku davasını açılmamış olarak sayılmasına karar verir.

İş Mahkemesinin Kararlarının İstinaf Edilmeleri

İstinaf veya temyiz için iş mahkemesi kararını bir üst düzeydeki görevli mahkemeye iletebilirsiniz. İstinaf hukuki ve maddi vakia açısından kararın bir üst düzeydeki mahkeme tarafından yeniden değerlendirilmesi anlamına gelir. İş mahkemesi tarafından verilen karar taraflara tebliğ edildiği tarihten itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmalıdır.

İstinaf başvurusu yapmak için karar verilen davada miktar/değer 4.400 TL’yi aşmış olmalıdır. Bu sınırı aşmayan kararlar kesin olarak nitelendirilir ve istinaf başvuru yolu kapalıdır.

Hukuki açıdan ara kararlara istinaf başvurusu yapılamaz. Bunun istisnası ise ihtiyatı haciz veya ihtiyati tedbirdir. Bu kararlara karşı istinaf başvuru yapılabilir; son kararın verilmesinin beklenmesine gerek yoktur.

İş Mahkemesi Kararlarının Temyiz Edilmeleri

Temyiz ise istinaf başvurusu sonucunda yapılan inceleme ile verilen hükmü denetler. Kanun yolu olarak iş hukuku davalarında temyiz başvurusu yapılabilir. İstinaf mahkemeleri iş davaları ile ilgili karar alırlar; taraflar isterlerse bu kararı temyize götürebilirler.

Temyiz için de istinafta olduğu gibi bazı koşullar vardır. İstinaf kararındaki miktar 58.800 TL üzerinde olmalıdır. Bu miktarın altındaki kararlar kanunen kesindir ve temyiz edilemez.

İstinaf mahkemesi ihtiyati tedbir veya haciz kararı aldıysa bu kararlar için temyiz başvurusu yapılamaz.

İş Davalarının Süresi

İş hukuku davaları davaya göre farklı sürelerde tamamlanır. İş mahkemelerine açılan tazminat ve benzeri iş hukuku davalarında amaçlanan süre 540 gündür. Bu süreyi Adalet Bakanlığı belirlemiştir.

Ortalama olarak 18 ay içinde alacak, verecek, tazminat, SGK vb. gibi konularda açılan davaların tamamlanması hedeflenir. Belirtilen süre iş mahkemelerinin alacakları karar ile ilgilidir. 18 ay içine temyiz ve istinaf kararları süreci eklenmemiştir.

İstinaf ve Yargıtay mahkemeleri süreyi biraz daha uzatabilir. İş mahkemelerinde dava açılması ve dilekçe verilmesinden sonra 30 gün içinde tebliğ işlemi gerçekleşir.

Tebliğ edilen dilekçeye cevap verme süresi ise 14 gün olarak belirtilmiştir. Ortalama olarak 45-60 gün içinde iş hukuku davalarının ilk duruşması için gün verilir.

İş mahkemesine açılan davadan sonra 540 gün içinde kararın verilmesi hedeflenir. Gerekçeli karar ise 30 günlük sürede hakim tarafından yazılır. Gerekçeli karar her iki tarafa da tebliğ edilir. Normalde tebliğ süresi 30 gündür ancak e-tebliğ durumunda süre 7 gün olarak belirlenmiştir.

14 gün içinde eğer tazminat miktarı 4.400 TL üzerinde ise taraflar istinaf başvurusunda bulunabilirler. İtiraz gelmezse verilen karar kesinleşir. İstinaf mahkeme süreleri ise ortalama 6 ile 9 ay arasındadır.

Sürecin Yargıtay aşaması ise 12-18 ay içinde tamamlanır. İşe iade davaları iş hukuku alanında en çabuk sonuçlanan davalar arasındadır. 60 gün içinde karar verilir. Kıdem tazminat davaları ise en çok açılan dava türlerindendir. Hedeflenen dava sonuçlanma süresi ise 540 gündür.

Bir iş yerinde işçi eğer işle ilgili bir durumdan ötürü yaralanır veya ölürse tazminat davasına konu olabilir. Tazminat davaları sonucunda işverenin işçi veya yakınlarına belirlenen miktarda para ödemesi yapmasına karar verilir. Çoğunlukla kanunlar işçi lehinedir. İş kazası tazminat davaları uzman bir avukat ile yürütülmelidir.

İş Kazası Tazminat Davaları Nedir?

İş kazası tazminat davaları sorumlu olan işveren aleyhine açılan; maddi ve manevi olabilen davalardır. İşverenin kişiye veya onun ailesine/yakınlarına tazminat ödemesi için açılırlar.

İşverenin işyerinde çalışan bir işçinin yine işle ilgili olarak yaralanması veya ölmesi durumunda tazminat davası gündeme gelir. Burada yaralanma veya ölümün iş ile alakalı olması gerekir.

İş kazası tazminatları kişinin yakınlarına da ödenebilir. İş kazası tazminat davası açmak için bazı koşullar hukuken belirlenmiştir.

İş Kazası Tazminat Davaları Kimlere Açılır?

İş kazası için tazminat davaları sorumlu işveren aleyhine açılır. İş kazası tazminatları sadece işveren için değil taşeron şirketlere de açılabilir.

Örneğin bir şirket bazı işlerini B firmasına vermiş olabilir. Bu firmanın çalışanı iş kazası sonucunda ölür veya yaralanırsa hem asıl şirkete hem de B şirketine dava açılabilir. Tüm alt işverenlere maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.

Söz konusu durumda tazminatın müştereken ve müteselsilen ödenmesi şartı bulunur.

Hangi Durumlar İş Kazası Olarak Geçer?

İş kazası tazminat davaları için öncelikle zarar verici durumun hukuken iş kazası kapsamında olması gerekir. İş kazası sayılan haller ise Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 13. maddesinde belirlenmiştir.

• İşverene ait iş yerinde meydana gelen ve işçiye bedensel veya ruhsal zarar veren kazalar iş kazası olarak nitelendirilir
• İşçinin iş yerinde nasıl kazaya uğradığı önemli değildir; iş yerinde maruz kaldığı bir kaza ise tazminata konu olabilir
• İşçinin görevli olarak bir başka yere gönderilmesi ve işini yapmadığı esnada uğradığı bir kaza iş kazası olarak gösterilir
• İşçi bağımsız ve kendi adına çalışıyor olsa da bir işveren tarafından yürütülen işi yaptığı sırada gerçekleşen bir olay iş kazası olarak nitelendirilir
• İş mevzuatlarına göre emziren kadın işçilerin süt verdikleri esnada maruz kaldıkları olaylar da iş kazası kapsamındadır ve tazminat davasına konu olabilir
• İşverenin işçiye sağladığı bir araçla yapılan kazalar da trafik iş kazalarına girer; bu durumda da tazminat talep edilebilir ( İşin yapıldığı yere gidip gelirken kazanın olması gerekir )

5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu gereğince bu durumlara maruz kalan işçi ve yakınları tazminat davası açabilirler. Maddi veya manevi tazminat davaları iş mahkemelerine açılır.

İş Kazası için Dava Açma Süresi

İş kazası tazminat davaları için bir zaman aşımı süresi belirlenmiştir. Bu süre hukuken 10 yıldır. İş kazası meydana geldikten sonra 10 yıl içinde tazminat davası açılmalıdır; bu süre sonucunda zaman aşımı devreye girer.

İş kazası için belirlenen sürede işçinin ölmesinin veya yaralanmasının herhangi bir farkı yoktur. Burada genel zamanaşımından bahsedilmektedir ancak bazı davalarda duruma göre zaman aşımı da uzayabilir. İş kazasından kaynaklı bir ceza davası açıldığında eğer bu davanın zaman aşımı süresi daha fazlaysa tazminat davası zaman aşımı için de aynı durum geçerli olacaktır.

Maluliyet durumunun tespit edilmesi de zaman aşımını belirlemede önemlidir. Zamanla bu oran değişebileceği için zaman aşımı süresi de kesinleştiği andan itibaren işlemeye başlar. Konu hakkında sunulan son rapor dikkate alınır.

İş Kazası Tazminat Davaları için Yetkili Mahkeme

7036 sayılı kanunda iş kazaları davalarına bakacak yetkili mahkemeler belirtilmiştir. İş kazası için genel yetkili mahkeme davalı olan kişinin ( Gerçek veya tüzel ) dava açıldığında bulunduğu yerleşim yeri mahkemesidir.

Zararın ve iş yeri kazasının meydana geldiği iş mahkemesi de tazminat davalarına bakar. Manevi ve maddi tazminat davaları iş mahkemelerinin görev tanımı içindedir.

İşçi ölmüşse yetkili mahkeme davacı olan yakınlarının yerleşim yerindeki iş mahkemesi olabilir.

İş Kazalarının Tespit Edilmeleri

İş kazaları Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmelidir. Tazminat davası açılmadan önce iş kaza tespit davası açılmalıdır. Sigortalının maluliyet oranının tespit edilmesi tazminat davasına yön verecektir.

Sosyal Sigorta Kurumu iş kazası tespitinde yetkilidir ancak tazminat davalarında bu kurumun herhangi bir müdahalesi yoktur; taraf olmaz.

Gerçekleşen olayın iş kazası olup olmadığı belirlendikten sonra işçinin maluliyet oranının tespiti yapılmalıdır. Davacının kazaya ilişkin tüm tıbbi evrakları sunulur.

İş Kazasında Maddi Tazminat Hesaplama

İş kazası tazminat davaları için miktar hesaplama Türk Borçlar Kanunu’nun 54. Maddesine göre belirlenir. İşçinin kazanç kaybı, tedavi giderleri, çalışma gücünün azalması veya kaybolması vb. nedenlerle tazminat davası açılabilir.

Bu durumda mevcut durum ve ekonomik gelecek sarsılmış olacaktır. Bu nedenle doğacak olan kayıplar tazminat olarak talep edilebilir.

İşçi sürekli olarak iş göremez hale geldiyse tazminat hesaplamalarında çalışarak gelir elde edeceği dönem aktif olarak değerlendirilir. Çalışmadan gelir alabileceği dönem ise pasif dönemdir. Aktif dönemde gerçek ücret ve pasif dönemde de asgari ücret dikkate alınır; tazminat miktarı belirlenir.

Aktif dönem genelde 60 yaşa kadar olan dönem olarak nitelendirilir. İspatlanması halinde daha uzun süre için aktif dönem belirlenebilir.

İş Kazası Tazminatlarında İndirim

Kusur sorumluluğu iş kazası tazminatlarında temel unsur olarak ele alınır. Eğer işçinin kusuru varsa bunun oranı tespit edilir. İşçinin hatası nedeniyle tazminat miktarında indirim yapılır. Örneğin işçinin hatası %25 oranındaysa mahkemece belirlenen tazminatın %75’i alınabilecektir.

Sürekli iş görememe durumu nedeniyle hesaplanan tazminat miktarında da işçinin kazadaki maluliyet oranına bakılır. Tazminat hesaplamalarında maluliyet oranının kesin olarak tespit edilmesi büyük önem taşır.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yapacağı ödemeler de tazminattan indirilir. İşverenin sorumluluğu SGK tarafından karşılanmayan miktar kadar olacaktır. SGK yapacağı ödemeleri kusurları ile orantılı olarak işveren veya varsa diğer kişilere rücu eder.

İş Kazalarında Manevi Tazminat

İş Kazası Tazminat Davaları; İş kazalarındaki ölüm ve yaralanma olayları sonucunda işçi veya onun yakınları manevi tazminat talebinde de bulunabilirler. İş kazasından dolayı yakını ölen kişiler işverenden tazminat isteyebilirler. Yakınlık sadece yasal değil duygusal yakınlığı da kapsar. Anne, baba, kardeş, eş vb. tazminat talebinde bulunabilir veya nişanlı vb. da dava açabilir.

Maddi tazminatın yanı sıra manevi tazminat istemek de mümkündür. İş kazası nedeniyle manevi zarara uğrayan işçi de bu yönde tazminat talebinde bulunabilir. Ağır bedensel zarara uğrayan bir işçinin yakınları da manevi tazminat davası açabilmektedir.

İş Kazalarında Maddi ve Manevi Tazminat Davası Açmak

İş kazası tazminat davaları bu alanda uzmanlaşmış bir avukat hizmeti ile açıldığında süreç daha yararlı ve hızlı şekilde ilerleyebilir. İş kazası davalarında birçok kriter ve aşama bulunur. Atlanacak bir detay hak kaybınıza veya zarara uğramanıza neden olabilir.

İş mahkemelerinin yetki alanında olan iş kazası tazminat davaları olaydan sonra ne kadar çabuk şekilde açılırsa lehte kararlar çıkması daha yüksek ihtimal olacaktır. Alanında uzman, iş hukuku konusuna hakim olan avukatlar ile iletişime geçebilir ve danışmanlık/dava hizmeti alabilirsiniz.

Hukuk istinaf yolu ile mahkemede alınan kararların usule ya da genel hukuki gerekçelere uygun olmadığı durumlarda yeniden yargılama yolunun açılması manasına gelmektedir. Asıl mahkemeden sonraki aşama, ikinci derece manasına da gelmektedir. İstinaf kapsamında alınan kararların da dikkate alınmaması ve uygun görülmemesi durumunda temyizi adımı atılabilir. Bu aşamaların her birinde alanında uzman olan isimler ile iş birliği yapılması gerekmektedir. Hukuk Bürosu aracılığı ile istinaf adımları da dahil olmak üzere tüm itirazların tamamlanması sağlanır. Bu alanda yardım aldığını büro sizin için tam manası ile yönlendirici olacaktır.

İstinaf Hakkında Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?

Hukuk istinaf denildiği zaman kişilerin dikkate alması gereken en temel hususlar;

• Bölge adliye mahkemelerinde ağır ceza mahkemelerinden alınan kesinleşmiş hükümlere dair istinaf kararı çıkması mümkün değildir. Ancak bazı istisnaları mevcuttur. Yargılamanın sonucunda 15 sene ve daha fazlasında bir cezaya hükmedildiyse bu konuda hukuk istinaf başvurusunda bulunulabilir.
• Kişilerin istinaf adımının tamamlanması için mahkeme kararının kesin biri hal almasının sonrasında en geç 7 gün içerisinde başvurularının tamamlanmış olması gerekir. Bu sürenin geçirilmesi durumunda istinaf hakkı da kaybolmuş olur.
• Ancak kararın kesinleşmesinin tebliği ile alakalı sorunlar meydana gelir ve bu neden ile istinaf hakkı elden kaçırılırsa direkt olarak itiraz başvurusu yapılabilir ve istinaf hakkından faydalanmak için ek bir süre verilir.

Dilekçe Nasıl Hazırlanır?

İstinaf isteğinin olumlu yanıtlanması için dilekçenin usullere uygun bir biçimde hazırlanması gerekir;

• Başvurunun Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılma sürecinde istinafın neden gerekli olduğuna dair tüm gerekçelerin ayrıntılı bir biçimde dilekçeye yansıtılması gerekmektedir.
• Dilekçe sanığın lehine ya da aleyhine istinaf için kullanılabilir. Bu konuda herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir.
• İstinaf başvurusunun yapıldığına dair karşı tarafın da bilgilendirilmesi sağlanır. Bu şekilde hızlı ve sorunsuz bir şekilde karşı taraf bilgilendirilir ve eğer dilerlerse onlar da istinaf hakkından istifade edebilir.
• Suç kapsamından zarar gören kişilerin istinaf başvurusundan istifade ederken detaylı bir gerekçe göstermesi gerekmemektedir. Onların suçtan direkt olarak etkilenmiş olması istinafın gerekliliği konusunda gerekli olan unsur olarak kendini göstermektedir.
• Yapılan başvuruların sonrasında Bölge Adliye Mahkemesi verilen dilekçeler üzerinde gerekli olan incelemeleri tamamlayacaktır.

Bu detaylar üzerinden yüksek verimliliği pekiştirme fırsatını da yakalayabilirsiniz. İstinaf hakkı ve daha fazlası bağlamında avukatlar size gerekli olan desteği hukuki manada verecektir.

Hukuk İstinaf ve Duruşmalı İnceleme

Hukuk istinaf alanında yapılan başvuruların ve davanın durumunun duruşmalı bir biçimde incelenmesinin istenmesi de mümkündür. Kararın alınma yetkisi direkt olarak İstinaf Mahkemesi’ne aittir. Kişilerin bu alanda ayrıca bir talepte bulunması ya da bulunmaması duruşmalı inceleme yapma kararına etki etmez. Ayrıca bu duruşmalı inceleme kararının alınması için bir cezai müeyyide sınırı da söz konusu değildir.

Duruşmalı verilen kararlarda sunulan dilekçeler ve veriler incelenir. Bunun sonrasında İstinaf mahkemesi başvuruyu haklı görerek kararın yeniden oluşturulmasını sağlayabilir. Bu alanda olumsuz yanıt verilirse istinaf başvurusunun reddedildiği açıklanır. Alınan bu kararın sonrasında bir de temyiz hakkı söz konusudur. Alınan kararlara bu tür itiraz yollarının açık olması hakların muhafaza edilmesi için sunulan imkanlardandır.

İstinaf Başvurusunu Hangi Mahkeme Kararlarına Karşı Yapabilirsiniz?

Hukuk istinaf başvurusunun yapılma süreci içerisinde mahkemelerin kararlarının kesinleşmiş olması gerekiyor. Henüz kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dair bir istinaf başvurusunun yapılması söz konusu değildir. Ceza mahkemelerinde genel olarak mahkumiyet, beraat ya da davanın reddi gibi kararlar kendini gösterir. Daha öncesinde de belirtildiği üzere dilekçelerin hazırlanması ile beraber uygun itirazlar gerçekleştirilebilir.

15 yıl ve daha fazla ceza almış olan kişilerin davaları ve alınan hükümler Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından herhangi bir kişi başvurusu olmasa dahi incelenmektedir. Bu alanda alınan hüküm ile alakalı bir aksaklık söz konusu olduğu zaman anında gerekli olan karar bozma adımları atılır.

Hukuk İstinaf Hakkının Kullanılmadığı Durumlar Nelerdir?

Hukuk istinaf adımları ile alakalı olarak kişilerin bu hakkı kullanamadıkları durumlardan bazıları;

• 3000 TL ve altında olan para cezaları için ayrıca bir istinaf hakkınız bulunmamaktadır.
• Bu para cezasının hapse dönüştürülmesi durumunda ise kişilerin istinaf yolunu kullanmalarına bir engel yoktur.
• Beraat hükümleri kesinleşmiş olan durumlarda kişilerin bir istinaf başvurusunda bulunmalarına da izin verilmemektedir. Bu hükmün kesinleşmediği ya da 500 günden daha fazla olan ceza türlerinde istinaf yolu açıktır.
• Akıl sağlığı yetersiz olan kişilerin ya da çocukların korunması için istinaf adımı atılabilir. Bu konuda herhangi bir sınır geçerliliği aranmaz. Öncelik bu kısıtlı grubun haklarının ve sağlıklarının muhafaza edilmesidir.

Gerekli olan diğer tüm koşullar yerine getirilse dahi bu tür durumlarda kişilerin istinaf hakkını kullanması söz konusu olmayacaktır. Alanında uzman olan isimlerden alınan hukuki yardım ile bu kapsamda herhangi bir istinaf başvurusunun yapılamayacağı size hali hazırda bildirilir. Bu nedenle istinaf aşamaları ve başvuru ile zaman kaybetmenizin de bu şekilde önüne geçilecektir.

İnceleme Süreçleri Nasıl Devam Etmektedir?

İstinaf başvurusunun yapılmasının sonrasında 2 kademeli biri inceleme tamamlanacaktır. Öncelikli olarak yapılan başvurunun usulen araştırılması yapılır. Bu konuda uzman bir isimden gerekli yardımları aldıysanız herhangi bir sorun ile karşılaşmayacağınız garanti edilmiştir. Ayrıca kararların bir de esasen incelenmesi söz konusudur.

Yapılan esasen incelemenin sonrasında da olumlu olumsuz yanıt verilir. Gerekçelendirmenin eksiksiz bir biçimde yapılması durumunda olumlu yanıt alınması daha olasıdır. Davanın analizlerinin sorunsuz bir biçimde yapılması için uygun alt yapı oluşturulmuştur. Hukuk Büroları atılan her bir adım ile alakalı gerekli olan bilgilendirmelerin yapılması için sizin yanınızda olacaktır.

Kanun Yararına kararın Bozulması

İstinaf ya da istinaftan sonra temyiz ile alakalı işlemleri tamamlamadan öncesinde kararın yeniden gözden geçirilmesi için bir fırsat daha oluşturulmaktadır. Bu noktada mahkemenin yargılamayı yeniden yapabilmesi için şu hususların mevcut olması gerekir;

• Kanun yararına kararın bozulması için öncelikli olarak hukuka aykırı bir hükmün bulunması gerekir.
• Bunun için gerekli olan belgelendirme yapılmalıdır:
• Davada temyiz ya da istinaf yolu arandıysa hukukun yararına bozma gibi bir hak söz konusu değildir.
• Hakimlerin kendi inisiyatifleri ile almış oldukları kararların kanuna aykırılık konusunda ayrıca bir denetime tutulması bu başlık altında söz konusu olmayacaktır.

Bu konuda da gerekli olan tüm incelemeler tek bir eksiklik dahi olmadan tamamlanacaktır. Saatçı Hukuk Bürosu bu alanda da sorunsuz destek sunuyor.

Hukuk İstinaf Alanında Hukuk Bürosu

Hukuk istinaf alanında gerekli adımların alanında uzman olan kişiler tarafından atılması gerekmektedir. Bu süreç içerisinde verimliliğin en yüksek seviyeye çıkarılması için avukatlar ile hızlı ve sorunsuz bir şekilde iletişime geçerek süreci tamamlayabilirsiniz.