Ekleyen: Melih SAATÇI (Sayfa 9)

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası neredeyse her konuda olduğu gibi işverenlerin haklarını koruduğu yasaları da bünyesinde barındırır. Bu anayasalar sahip olduğu işyerinde çalışmak için yeterli niteliğe sahip olmayan ya da işyerinde çalıştığı süre boyunca hem firmaya hem markaya hem de diğer işçilere zarar veren işçilerin sözleşmelerini fesih edilebileceğini gösterir. İşveren haklı fesih sebepleri olarak da bilinen bu konu ülkemizde oldukça geniş bir kullanım alanı bulmakta birlikte daha refah ve huzurlu çalışma ortamları oluşturabilmek için yürürlüğe girmiştir. Biz de bu yazı da sizin için işveren fesih sebepleri nelerdir konusunu detaylı bir şekilde inceleyip bilmeniz gereken noktalara tek tek anlattık.

İşveren Haklı Fesih Sebepleri Nelerdir?

Adından da anlaşılabileceği üzere işveren haklı fesih sebepleri ya da diğer adıyla işçinin haklı feshi sebepleri sahip olduğu iş yerinde çalışabilmek için yeterli niteliklere sahip olmayan kişilerin uyarı yapılmadan ya da tazminat ödemeden işten çıkarılmasına verilen isimdir. İşveren fesih sebepleri ise 3 farklı başlık altında toparlanıp konu ilgili iş kanununda açık bir şekilde bu nedenleri göstermiştir. 

• Sağlık nedenleri
• Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan nedenler
• Zorunlu nedenler

Olarak bilinen bu başlıklar kendi işlerinde de geniş bir uygulama alanı ile karşımıza çıkar. İşveren fesih sebepleri suistimale açık bir konu olmayıp sadece işten çıkarmanın zorunlu olduğu durumları işler. Şimdi konuyu daha iyi anlayabilmek için bu nedenlere tek tek değinelim.

İşveren Haklı Fesih Sebepleri; Sağlık Nedenleri

Adından da anlaşılabileceği üzere sağlık nedenleri söz konusu işyerinde çalışabilmek için yeterli niteliklere sahip olmayan ve işin yükünü kaldıramayacak kişilerin işten çıkarılması durumudur. İşveren fesih sebepleri içerisinde yer alan sağlık nedenleri genel olarak işçiden kaynaklanan bir kusurlu davranış sonucu sakatlanması veya hastalanması; işçinin tedavi edilemeyecek bir hastalığa yakalanması ya da işçinin herhangi bir kusuru olmadan sakatlanması, hastalanması, hamilelik ya da doğum durumu ile işe gelmemesi konusunu içerir. Yukarıda yer alan birçok madde işveren fesih sebepleri içerisinde bulunup; aynı zamanda iş kanununda yer alan maddeler ile karıştırılmaması gerekir. Burada dikkate alınması gereken şey işçinin herhangi bir mazeret veya kusuru olmadan sağlık nedenlerini bahane ederek işe gelmemesidir.

İşveren Haklı Fesih Sebepleri; Ahlak ve İyi Niyet Kurallarına Uymayan Durumlar 

Adından da anlaşılabileceği gibi ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan durumlar toplum normlarına aykırı olan; aynı zamanda yasalarda suç olarak nitelenen durumların meydana gelmesi ile oluşur. İşveren haklı fesih sebepleri arasında yer alan durumlara örnek olarak işe girerken işvereni yanıltma; işveren veya diğer çalışanlar hakkında namus veya şerefe dokunacak tutumlarda bulunma, bir başka işçiye cinsel taciz yapma, işverene, aile bireylerinden birisine veya bir başka işçiye sistematik bir şekilde sataşma ve güveni sarsabilecek hırsızlık; dolandırıcılık ve sahtecilik gibi hareketler yapma, iş yerinde herhangi bir suç işleme, devamsızlık yapma; üzerine vazife işi ısrarla yerine getirmeme ve iş güvenliğini tehlikeye atma durumları olarak bilinir. İşveren  fesih sebepleri sadece bununla sınırlı kalmayıp zorunlu durumlar ile de kendisine geniş bir kullanım alanı bulur.

Zorunlu Nedenler 

Tutuklanma olarak tabir edebileceğimiz bu durum işçinin 1 hafta boyunca işyerine gelmemesi ve tutukluluk halinin daha da uzaması durumunda ortaya çıkar. İşveren haklı fesih sebepleri arasında yer alan durumun sadece iş yerinde değil dışarıda gelmesi de yeterli olacaktır. İşveren  fesih sebepleri konusunda ihtiyacınız olan danışmanlığı ve gerektiği zaman desteği verecek kişi iş kanununda uzman olan avukatlardır. 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası daha refah toplumlar oluşturabilme, daha yaşanılabilir iş yerlerine sahip olma ve daha sağlıklı bireyler yetiştirebilmek için gerekli olan birçok kanuna sahiptir. Neredeyse her konuda olduğu gibi işçileri de korumak için gerekli olan önlemleri alıp İş Kanununun 24. maddesi ile işçinin haklı fesih nedenleri konusunu işler. Diğer bir deyişle herhangi bir uyarı veya ihtar yapılmadan, kıdem tazminatı ile birlikte işten ayrılmayı olarak veren bu durumlar işçilerin hakkını koruyabilmek için İş Kanununda yer alır. Biz de bu yazıda sizin için işçinin fesih nedenleri konusunda merak edilen bütün sorulara cevap verip bilmeniz gereken noktaları sizlere aktardık.

İşçinin Haklı Fesih Nedenleri Nelerdir?

Yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi işçinin haklı fesih nedenleri herhangi bir sözleşme dahilinde çalışan ya da sözleşme olmadan iş akdine devam eden kişilerin belirli durumlar ve koşullar oluşması sonucunda onurunun incinmesi, sağlığının bozulması ve çalışamayacak duruma gelmesi konularını kapsar. İşçinin fesih nedenleri İş Kanunu içerisinde üç başlık altında toparlanmış olup bu başlıklar aşağıdaki gibidir.

• Sağlık nedenleri
• Ahlak ve iyi niyete uymayan durumlar
• Zorunlu nedenler

İşçinin fesih nedenleri İş Kanunu 24’üncü maddesinde detaylı bir şekilde açıklanmış olup söz konusu durumların hepsi işlenmiştir. Bu konulara yakından göz atmak için şimdi bu bağırsaklarım hepsini tek tek sizin için inceleyelim.

İşçinin Haklı Fesih Nedenleri; Sağlık Nedenleri

İşçinin yerine getirmesi gereken bütün vazifeleri eksiksiz olarak tamamlaması sonucu oluşan ve sağlığında kalıcı bir hasar bırakan durumlar işçinin haklı fesih nedenleri arasında yer alıp bu gibi durumlarda kıdem tazminatını alıp işten ayrılma hakkı bulunur. Aynı zamanda işçinin fesih nedenleri arasında bulunan sağlık nedenleri; bulaşıcı hastalıklar konusunda detaylı bir şekilde kapsayıp işveren ya da beraber çalışmış olduğu diğer işçilerden herhangi bir hastalık kapması durumunda da haklı fesih nedeni olarak kabul görür. 

Ahlak ve İyi Niyet ile Uyuşmayan Durumlar

Temel olarak ahlak ve iyi niyet ile uyuşmayan durumlar genellikle yanıltma, şaşırtma ve suça teşvik etme durumunu kapsar. İşçinin haklı fesih nedeni içerisinde bulunan bu durumlar ilk olarak yapılan sözleşmelerde karşımıza çıkar. Sözleşmede belirtilmiş olan noktalardan herhangi birisi işçiyi yanıltmaya yönelik olarak hazırlanmışsa bu durum işçinin fesih nedenleri arasında yer alır. Diğer yandan iş veren, işçiye herhangi bir cinsel tacizde; kendisi veya ailesine yönelik kötü söylemde bulunursa da işçinin fesih nedenleri kapsamına giren bir konu oluşur. Aynı şekilde bu durumları sadece işverenin gerçekleştirmesi değil işyerinde çalışan diğer işçilerin yapması ve işverenin bu durumda kendisine yapılan bütün bildirimlere rağmen hiçbir önlem almaması haklı fesih nedenleri içerisinde bulunur. 

İşçinin Haklı Fesih Nedenleri; Zorunlu Nedenler 

İşçinin çalışmış olduğu iş yerinde herhangi bir nedenden ötürü bir hafta süreyle işin durması  işçinin haklı fesih nedenleri kapsamında bulunur. Bu durumda işçi imzalamış olduğu sözleşmeyi işverene bildirerek çalıştığı işyerinden ayrılabilir. Tekrar edecek olursak bu gibi durumlarda sözleşmeler herhangi bir niteliğe sahip olmazlar. Yani sözleşmede belirtilen süreler doldurulması bile işten ayrılmak için yeterli olan koşullar oluşup gerekli kanuni dayanaklar bulunur. İşçi açısından haklı fesih nedenleri burada bahsetmiş olduğumuz gibi olup; böyle durumlar ile karşılaşıldığı taktirde yapılması gereken en önemli şey bir avukattan fikir almak olacaktır. İşleyiş ve gerekli kanunlar hakkında yeterli teknik bilgiye ve tecrübeye sahip olan bu avukatlar sizleri en etkin şekilde savunup hakkınızı almanızı sağlar. 

Neredeyse bütün hukuk devletlerinde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti de çalışanların hakkını koruyabilmek için çeşitli kanunlar ve yönetmelikler ile işçilere destek olur. Bu destek kapsamı içerisinde doğru çalışma ortamları oluşturabilmek; doğru koşullar altında çalıştıklarından emin olmak ve uğradıkları haksızlık sonucunda oluşan zararı tazmin edebilmeleri için çeşitli haklar tanımıştır. İşe iade davaları da bu konulardan birisi olup haksız nedenlerden ötürü işten uzaklaştırılan kişilerin tekrardan işe iadesini kapsar. Biz de sizin için bu içerikte işe iade davaları hakkında merak edilen bütün sorulara cevap verip bilmeniz gereken noktalara değindik.

İşe İade Davası Nedir?

En basit deyimi ile anlatacak olursak işe iade davaları haksız sebeplerden ötürü çalıştıkları ortamdan uzaklaştırılan kişilerin tekrardan aynı işe konulmasına verilen isimdir. Bu süreç içerisinde işverenler eğer yargı makamlarınca haksız bulunursa kısa süre içerisinde işçiye eski işini vermekle yükümlüdür. Burada dikkat çekmek istediğimiz bir nokta bulunuyor ki o da işe iade davaları kapsamında davayı kazanmış olan işçilerin aynı niteliklerde aynı işlerinde çalıştırılmaları gerekir. Yani mühendis olan birini işe iade davası sonucunda tekniker, muhasebeci ya da daha düşük konumda bulunan vardiya amiri gibi mevkilere atamak doğru değildir.

İşe İade Davaları Hangi Durumlarda Oluşur?

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi işe iade davaları haksız nedenler ile hiçbir yasal dayanağı bulunmadan işten çıkarılan işçilerin işveren tarafından tekrardan eski işine alınması durumudur. Buradan da anlayabileceğiniz üzere işe iade davası iş kanununda yer alan ve çalışanların yerine getirmemesi; özen göstermesi ve de uyması gereken kuralları hariç tutar. Konuyu örnek üzerinden anlatacak olursak; sürekli işe geç gelen ve bütün uyarılara rağmen geç gelmeye devam eden kişiler yasalar tarafından haksız görüldüğü için başvuru yapacakları işe iade davası olumlu bir şekilde sonuçlanmaz. Buna ek olarak sözleşme dahilinde çalışan ve sözleşmede belirtilmiş olan çalışma süresi dolan kişiler işe iade davalarından faydalanamaz.

İşe İade Davaları Koşulları

Neredeyse her konuda olduğu gibi işe iade davası da çeşitli yükümlülükleri ve koşulları beraberinde getirir. Bu koşullara yakından göz attığımızda karşımıza öncelikle bütün yükümlülüklerini yerine getirme ve işçi olarak üzerinde bulunan tüm vazifeleri eksiksiz olarak tamamlama çıkıyor. Detaylı bir şekilde açıklayacak bulursak işe iade davaları; sadece haksız sebepler ile işveren veya işveren vekili tarafından herhangi geçerli bir mazeret olmadan işten çıkarma durumlarını kapsar. Ülkemizde yaygın olarak karşılaşılan dava çeşitleri ise aşağıdaki gibidir.

• Henüz dolmayan sözleşmenin işveren tarafından feshedilmesi
• Söz konusu işyerinde en az 30 çalışanın bulunması
• En az 6 aydır aynı iş yerinde çalışıyor olmak
• İş sözleşmesinin geçersiz bir nedene dayanması

İşe İade Davaları Genelde Nasıl Sonuçlanır?

İşe iade davası genelde nasıl sonuçlanır konusunda merak ettiğiniz soruları cevaplayacak olursak öncelikle belirtmemiz gerekiyor ki eğer haksız nedenler ile işten çıkarıldığınızı düşünüyorsanız; büyük bir olasılıkla eski işinize iadeniz gerçekleşecektir. Bu haksız nedenler yukarıda bahsettiğimiz gibi olup aynı zamanda İş kanununda bulunan fesih nedenleri neden kapsamamalıdır. Yani ırk, cinsiyet, yaş, medeni hal, siyasi görüş, hamilelik durumu, din ve aile yükümlülükleri işe iade davası kapsamı içerisine girer. Örnek üzerinden açıklayacak olursak eğer çalıştığınız iş yerinde dini görüşünüzden ötürü herhangi bir kötü muameleye maruz kalıyor ya da bu nedenle işten çıkarıldıysanız; işe iade davası yardımıyla kolay bir şekilde tekrardan eski işinize kavuşabilirsiniz. 

Kıdem ve ihbar tazminatı nedir konusu günümüzde belirli bir işverene bağlı olarak çalışan herkesi ilgilendiren kavramlar arasında bulunur. Herhangi bir işyerinde çalıştığınız süre içerisinde bir yıpranma payına sahip olup işyerinden gelişmesine katkıda bulunduğunuz için işveren sizlere belirli bir tazminat ödemelidir. Buna ek olarak kıdem, ihbar tazminatı nedir konusu çalışanların hakkını koruyabilmek için kanun tarafından alınan önlemleri ve haksız nedenlerle işten çıkarılan kişileri de kapsar. Biz de konu hakkında daha detaylı bilgiye sahip olabilmeniz için kıdem, ihbar tazminatı nedir sorusuna detaylı bir şekilde cevap verip bilmeniz gereken noktaları tek tek sizlere aktardık.

Kıdem Tazminatı Nedir?

Kıdem ve ihbar tazminatı nedir konusunda daha iyi bir şekilde açıklayabilmek için öncelikle en fazla karşılaşılan türünü anlatmak ile başlayalım. Kıdem tazminatı nedir sorusuna cevap verecek olursak belirli bir işyerinde 1 yıldan fazla çalışan kişilerin çeşitli nedenlerle işten ayrılması durumunda ortaya çıkacak tazminata verilen isimdir. Nitekim siz bir işyerinde çalıştığına süre içerisinde o firmanın gelişmesine, büyümesine ve daha çok kar etmesine yardımcı olduğunuz için kanunen bir pay almanız mümkün oluyor. Çeşitli dünya ülkelerinde bu konu genellikle işyerinden hisse alma olurken ülkemizde işten ayrılma durumunda alınan kıdem tazminatı olur.

Kıdem ve İhbar Tazminatı Nedir; Hangi Şartlarda Alınır?

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi kıdem tazminatı alabilmek için öncelikle işyerinden gelişmesine katkıda bulunmak ve buna paralel olarak en az bir yıl süreyle orada çalışmak gerekir. Kıdem ile ihbar tazminatı nedir konusunda kıdem tazminatına hak kazanabilmek için yerine getirmeniz gereken ekstra yükümlülükler de bulunur. Bunlar genellikle ahlaklı ve iyi bir çalışma ortamı oluşturabilmek için alınan tedbirler olurken aynı zamanda bazı insan haklarını da kapsar. Kıdem ve ihbar tazminatı nedir konusu içerisinde kıdem tazminatı hak edebilmek için yerine getirmeniz gereken yükümlülükler aşağıdaki gibidir.

• İşveren tarafından çalışma durumuna son verilmesi
• Çalıştığı süre boyunca herhangi bir ahlaksızlık veya etik olmayan sorun yaşamama
• Askerlikten dolayı işten ayrılma
• İşverenin işi durdurması nedeni ile işten çıkarma
• Emeklilik yaşının gelmesi ve prim gününün dolması
• Evlilik durumunda kadınların bir yıl içerisinde işten ayrılması
• İşçinin herhangi bir sebepten dolayı hayatını kaybetmesi

İhbar Tazminatı Nedir?

Kıdem, ihbar tazminatı nedir konusunda karşımıza çıkan bir diğer kavram ise ihbar tazminatı nedir oluyor. Konuya yakından göz attığımızda karşımıza çıkan bir şey ihbar tazminatının genellikle sözleşmeler dahilinde oluştuğudur. Ancak sözleşmesiz durumları da mevcut olup burada temel alınan şey işçinin haber verilmeksizin işten ayrılması olur. Bir başka deyişle çalıştığı süre boyunca işverene herhangi bir sorun çıkarmayan, ahlak ve etik konusunda hiçbir sıkıntı yaşatmayan ve de üzerine vazife olan bütün gece yükümlülükleri yerine getiren işçilerin haber verilmeden çeşitli nedenler ile işten çıkarılması durumunda işveren tarafından ödenmesi gereken tazminatdır. Bu tazminatı işçinin alabileceği gibi tersi olan durumlarda mevcuttur. Yani sözleşme dahilinde belirlenen süreden daha önce herhangi bir bilgilendirme yapmadan işten ayrılan işçilerin işverene tazminat ödemesi durumu oluşabilir.

Kıdem ve İhbar Tazminatı Nedir; Nasıl Alınır?

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz kıdem, ihbar tazminatı nasıl alınır konusunda sizin de doğan bir tazminat hakkınız bulunuyorsa bir avukata başvurmak yararınıza olacaktır. Tazminat hukuku alanında uzman olan avukatlar kıdem, ihbar tazminatı nedir konusu içerisinde merak ettiğiniz her türlü soruya cevap verebilecektir. Buna ek olarak kıdem ve ihbar tazminatı için hakkınızı en iyi şekilde savunarak hak edişinizi işverenden kısa süre içerisinde tahsil edebilir. 

Son zamanlarda oldukça gündem olmayı başaran ve neredeyse herkesin merak ettiği konulardan birisi İstanbul sözleşmesi nedir olarak karşımıza çıkar. Bir avukatlık bürosu olarak konuya açıklık getirecek olursak İstanbul sözleşmesi 2011 yılında imzalanan ve kadın haklarını korumak, gördükleri şiddetin devlet tarafından cezalandırılmasına sağlamak Avrupa Konseyi tarafından oluşturulan sözleşmedir. Söz konusu bu sözleşme aileleri korunmak ve toplum içerisinde kadın erkek eşitsizliğini ortadan kaldırmak için gerekli olan bütün çalışmaları yürütür. Söz konusu anlaşmayı imzalayan ülkeler ise bir kadın erkek eşitsizliği ve kadına şiddet konularında devletin ağır yaptırımlar uygulamasını zorunlu kılar. Bu kadar kapsamlı olan bir sözleşme ise ne yazık ki kendisine yeteri kadar uygulama alanı bulamamakla birlikte birçok kişi tarafından eleştiriliyor. Biz de bu yazıda İstanbul sözleşmesi nedir konusunda merak ettiğiniz bütün sorulara cevap verip bilmeniz gereken her şeyi aktardık.

İstanbul Sözleşmesi

İstanbul sözleşmesi nedir konusuna öncelikle sözleşmeli oluşum aşamasını yakından incelemek ile başlayalım. Sözleşme Avrupa Konseyi tarafından oluşturulup Avrupa Birliği’ne girmek isteyen bütün ülkelerin yerine getirmesi gereken zorunlulukları ele alıyor. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi İstanbul sözleşmesi nedir konusu kadın erkek eşitsizliği ve kadın haklarını koruma konularını temel alır. Sözleşme içerisinde en çok dikkat çeken detay ise anlaşmayı imzalayan devletlerin bu sözleşmeye bağlı kalma ve belirlenmiş olan yaptırımları uygulamak zorunluluğu bulunmasıdır. Bu nedenle oldukça önemli ve üzerinde düşülmesi gereken konular içerisinde bulunur.

İstanbul Sözleşmesi Kapsama Alanları

İstanbul sözleşmesi nedir konusu oldukça geniş bir kapsama alanı bulup kadın haklarını koruyabilme, daha refah toplumlar oluşturma ve toplum içerisindeki kadın erkek eşitsizliğini ortadan kaldırmayı amaçlar. Avrupa Birliği’ne baş vurmak isteyen veya halihazırda Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerin hepsi İstanbul sözleşmesi içerisinde yer alan bütün yükümlülükleri yerine getirir. Esas ismi kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa Konseyi sözleşmesi olan bu sözleşme adından da anlaşılabileceği üzere kadınların daha refah bir toplumda yaşaması ve görmüş oldukları zulümlerin ortadan kalkması amaçlar.

İstanbul Sözleşmesi Nedir; Ne Zaman İmzalandı?

İstanbul sözleşmesi için merak edilen şeylerden birisi de ne zaman imzalandığı olur. İstanbul sözleşmesi ne zaman imzalandı sorusunun cevabı ise 11 Mayıs 2011 olup ilgili kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onaylanarak geçirilmiştir. Aradan geçen 1 yıl sonra ise 6284 sayılı kanun çıkartarak İstanbul sözleşmesi yükümlülükleri yerine getirmek için gerekli olan çalışmalara başlanmıştır. İstanbul sözleşmesi nedir konusunda bu kadar çok eleştiriye maruz kalmasının nedeni ise yeteri kadar uygulama alanı bulamayıp yürürlüğe giren 6284 numaralı kanunun yeteri kadar kapsamlı olmamasıdır.

İstanbul Sözleşmesi Nedir; Oluşan Yükümlülükler 

İstanbul sözleşmesi konusunu yaygın olarak merak edilen şeylerden birisi de sözleşmenin hangi konuları kapsayıp uygulama alanlarının neler olduğudur. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi İstanbul sözleşmesi nedir konusu insanlardan çok devletlere yükümlülükler getiriyor. Nitekim bu anlaşmayı imzalayan tek ülke Türkiye olmayıp Avrupa Birliği’ne dahil olan bütün ülkeler ve dahil olmak isteyen ülkelerin yükümlülükleri yerine getirme zorunluluğu bulunuyor. İstanbul sözleşmesi konusundaki yükümlülüklere göz atacak olursak

• Şiddetin önlenmesi için gerekli önlemi almak
• Cinsiyet eşitliği olan bir toplum yetiştirmek
• İhtiyaç duyan kişilere ulaşabilecekleri telefon hattı kurmak
• Ücretsiz uzman desteğini vermek 
• Gerekli durumlarda tazminat imkanı sağlamak 
• Sözleşmede belirtilen zulümlere maruz kalan kişilerin yeni hayat kurmasına yardımcı olmak konuları göze çarpıyor.

Medeni Hukuk konusunda uzman olan avukatlar ihtiyaç duyabileceğiniz her türlü yasal sorun da olduğu gibi aile içi şiddet, zulüm ve psikolojik baskı durumlarında İstanbul sözleşmesini kullanarak sizleri savunur. 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası neredeyse her konuda olduğu gibi kamu kurum ve kuruluşlarını da denetleyebilecek yargı organlarına sahiptir. İdare hukuku olarak da bilinen bu konu 19. yüzyılda meydana çıkmış olan ve diğer hukuk alanlarında kıyasla daha gençtir. Ülkemizde de kendisine geniş bir uygulama alanı bulup vatandaş ile kamu kurumları arasındaki dengeyi korumak amaçlanır. İdare hukuku oldukça karmaşık bir konu olmakla birlikte gerçek ve tüzel kişileri kapsamaz. Biz de bu konuyu size anlaşılır bir şekilde aktarmak ve idare hukuku hakkında merak ettiğiniz bütün sorulara cevap verebilmek için bu yazıyı oluşturduk.

İdare Hukuku Nedir?

En temel anlamı ile kamuya tanınan özgürlük ve ayrıcalıkları vatandaşlara ait olan hürriyetler ile dengelenmesi durumudur. Bir başka şekilde ifade edecek olursak idare hukuku kamu kurum ve kuruluşlarının doğru bir şekilde yönetilmesi ve oluşabilecek uyuşmazlık durumlarında temel alınacak hukuk dalıdır. Bizzat Türkiye Cumhuriyeti Anayasası dayanak alarak oluşturulan bu hukuk türü kamu kurum ve kuruluşlarının sahip oldukları otoriteyi, gücü ve ayrıcalıkları doğru bir şekilde kullanmasını amaçlar.

İdare Hukuku Ne İşe Yarar?

İdare hukuku oluşturmaktaki temel amaç kamu kurum ve kuruluşlarının çıkarlarını gözetmek ve de oluşabilecek uyuşmazlık durumlarında giderebilecek yeterliliğe sahip dayanaklar oluşturmadır. İdare hukuku bünyesinde yer alan bütün davalarda temel olarak amaçlanan şey kamu kurumlarının çıkarlarını korumak olur. Birçok alt adı bulunan idari hukuk kendisine geniş bir uygulama alanı bulur. Bu hukuk kuralları kapsamında oluşabilecek bütün davalar ise idari yargıda çözüm bulur.

İdare Hukuku Alt Dalları

Kendisine 7 farklı alt dal bulan idare hukuku kamu kurum ve kuruluşları arasında meydana gelen bütün anlaşmazlıkları çözümler. İçerisinde yer alan alt dallara yakından göz atacak olursak karşımıza aşağıdaki sonuçlar çıkar.

• Regülasyon 
• İmar hukuku 
• İhale hukuku
• İdari yaptırımlar 
• Memur hukuku
• İdari yargılama usulü
• İdari sözleşmeler hukuku

İdare Hukuk Uygulama Alanları

Hukuk içerisinde yer alan konulara yakından göz atacak olursak öncelikle regülasyon kavramından başlamalıyız. Sizin de bilmiş olduğunuz gibi devlet içerisinde çeşitli ekonomik faaliyetleri hem devletin kendi kurumları hem de özel kuruluşlar yürütebilir. İşte bu özel kuruluşların yürütmüş olduğu faaliyetleri denetleyen ve yürütülen faaliyetlerin kamu yararına olduğundan emin olan alt dal regülasyondur. İmar hukuku ise adından da anlayabileceğiniz üzere kamu kuruluşlarından herhangi bir yapılaşması durumunda ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar ve uyuşmazlıkları çözüme kavuşturur. İdare hukuku içerisinde yer alan ihale hukuku da aynı şekilde kamudaki ihaleleri denetleyen alt daldır. Bazı durumlarda ise meydana gelen durumları yargıya taşımak yerine idari yaptırımlar ile çözüme kavuşturmak ve hatalı olan kişilerin idare hukuk çerçevesi içerisinde ceza alması mümkündür.

Memur hukuku da kamuda devlet memuru olarak çalışan ve disiplin, ceza, özlük hakları ve nakil gibi konuları işleyen alt başlıktır. İdari yargılama usulü de idare ile bireyler arasında meydana gelen uyuşmazlıkların çözüme kavuşmasını sağlayan hukuk dalı olur. Son olarak idari sözleşmeler hukuku kamu kurum ve kuruluşlarının kalkınmayı sağlamak amacıyla çeşitli faaliyetleri girmesi sonucu oluşturdukları sözleşmelerden doğan anlaşmazlıkları, uyuşmazlıkları çözer. İdari hukuk konusunda uzman olan avukatlar kamu kurumları içerisinde meydana gelebilecek bütün anlaşmazlıkları ya da firmalar vasıtası ile oluşan uyuşmazlıkları çözüme kavuşturabilir. Buna ek olarak kamu kurum ve kuruluşları ile toplum refahını ve kalkınmasını sağlamak amacı ile yürütülen projelerde herhangi bir anlaşmazlık durumu, sorun ya da kanunsuz bir olay meydana gelirse gerekli olan danışmanlığı sizlere verebilir.

Sizin de bilmiş olduğunuz gibi icra günümüzde oldukça yaygın olarak karşılaşılan ve alacaklı kişilerin borçlu olan kişilerden alacağını tahsil edilmesi için başvurduğu yöntem olur. Devlet tarafından yürütülen bu süreç alacaklı kişinin borcunu daha kolay bir şekilde tahsil edebilmesine olanak verdiği gibi sürecin hızlı bir şekilde sonuçlanması mümkün olur. İcra takibi oldukça kapsamlı bir konu olup ülkemizde geniş bir uygulama alanı bulunur. Biz de bu yazıda icra takibi nasıl yapılır sorusuna cevap verip süreç içerisinde ihtiyaç duyabileceğiniz her türlü bilgiyi sizlere aktardık.

İcra Takibi Nedir?

İcra takibi nasıl yapılır konusu içerisinde öncelikle icranın ne olduğunu açıklığa kavuşturmak ile başlayalım. En basit tabir ile icra nedir sorusuna cevap verecek olursak herhangi bir borcu devlet zoru ile tahsil etmeye verilen isimdir. Bu süreç içerisinde yetkili olan kurum İcra Müdürlüğü olup icra dairesi aracılığıyla takip işlemi yürütülür. İcra takibi nedir konusu ise borcunu tahsil etmek isteyen alacaklı kişinin İcra Müdürlüğü’ne başvurduktan sonra icra dairesi tarafından başlatılan yasal sürece verilen isimdir. İcra takibi konusu geniş bir uygulama alanı bulup ülkemizde de alacaklı kişiler tarafından sıklıkla kullanılır.

İcra Takibi Nasıl Yapılır; Kimler İcra Takibi Yapar?

İcra takibi içerisinde şimdi de kimlerin icra takibi başlatabileceğini açıklayalım. Öncelikle icra takibi başlatılabilmesi için ortada bir borcun var olması ve bunu ispatlar nitelikte bir argüman bulunması gerekir. Borçlu kişinin borcunu kanıtlayabilecek nitelikte argümana ya da bir başka deyişle kanıta sahip olan kişiler icra dairesi aracılığı ile bu borcu tahsil edebilir. İcra takibi süreci başlatabilen kişiler ise genel olarak aşağıdaki gibidir.

• Sözleşmeden doğan borçlar
• Taksitli alışveriş borçları
• Kira borçları
• Nafaka borçları
• Ürün ve hizmet satın alımında doğan borçlar

İcra Takibi Nasıl Yapılır; İcra Takibi Aşamaları

İcra takibi konusu içerisinde şimdi de icra takibi aşamaları hakkında sizleri bilgilendirelim. İcra takibi öncelikle alacaklı kişinin kendisine yakın olan bir icra dairesine başvurması ile başlar. Burada söz konusu borcu kanıtlar nitelikte bir argüman sunması ( fatura, senet ya da sözleşme ) sürecin daha hızlı ilerlemesine neden olacaktır. Daha sonrasında İcra Dairesi söz konusu borç hakkında borçlu kişiye bir tebligat gönderir. Bu tebligata itiraz etmesi ve cevap vermesi için kendisine bir haftalık süre tanınır. Eğer bu bir hafta içerisinde herhangi bir şekilde cevap verilmezse sözleşmede, faturada ya da alacaklı kişinin belirtmiş olduğu adrese haciz işlemi başlatılır. İtiraz olması durumunda ise süreci daha da uzayabileceği için tam olarak ne zaman sonuçlanacağı önceden bilinemez. İcra takibi  konusu içerisinde bizim tavsiyemiz herhangi bir haksızlık yaşamamanız için kesinlikle bir avukat yardımı almanızdır. Sürecin ilerleyişi konusunda gerekli olan bütün teknik bilgiye ve tecrübeye sahip olan icra avukatı hakkınızı sonuna kadar savunup borcun kısa sürede tahsil edilmesini sağlayacaktır.

İcra Takibi Nasıl Yapılır; İcra Takibi Masrafları

Neredeyse her konuda olduğu gibi icra takibi de beraberinde bazı masrafları getirir. Bu masraf davadan davaya değişkenlik gösterebileceği için herhangi bir miktar vermek doğru olmayacaktır. Ancak icra takibi nasıl yapılır konusunda oluşabilecek masrafları borçlu kişiye ödetmeniz mümkündür. Söz konusu bu masraflar icra takibi nasıl yapılır konusunda muhatap olan borçlu kişinin borcuna eklenerek tahsil edilir. İşte bu gibi durumlarda avantajlı konuma geçebilmek için bir icra avukatından yardım almanızda fayda vardır. Uzman bir icra avukatı süreç boyunca sizlerin yanında olur.

Günümüzde ekonominin kötüye gitmesi ve insanların borcunu ödemekte zorlanması ile birlikte icra ve haciz kavramlarıyla yaygın olarak karşılaşılır hale gelindi. İcra nedir haciz nedir? konusu tamamı ile hukuki terim olan ve söz konusu borcu tahsil etmek için yürütülen işlemlere verilen isimdir. İcra ve haciz davalarında kimi zaman söz konusu borçlar kısa süre içerisinde tahsil edilebilirken kimi zaman da çeşitli nedenlerden ötürü bu borçlar ertelenebilir. Biz de icra nedir haciz nedir? konusu hakkında merak ettiğiniz bütün sorulara cevap verebilmek için sizin için detaylı bir yazı hazırladık.

İcra Nedir? 

İcra nedir haciz nedir? konusuna temel bir giriş yapacak olursak öncelikle icranın ne demek olduğu ile sizi bilgilendirmeye başlayalım. Kelime anlamı itibariyle icra herhangi bir alacağı tahsil etmek için yürütülen bütün yasal işlemlere verilen isimdir. Burada yasal işlemleri yürüten kurum İcra Müdürlüğü olup sizin adınıza gerekli olan bütün işlemleri burada bulunan uzmanlar yürütür. Şimdi konunun daha iyi bir şekilde anlaşılabilmesi için ise bir örnek üzerinden ilerleyecek olursak alacağı olan bir kişiyi ele alım. Bir kişi ile anlaşıp işyerinde ürettiği bir hizmeti ona verdiğini ve ödeme günü geçmesine rağmen alacağını tahsil etmediğini varsayalım. Böyle durumda yapılabilecekler en iyi şey öncelikle anlaşma yoluna gidip yasal işlemler ile vakit kaybetmek yerine direkt muhatap olan kişiyle görüşüp borcu tahsil etmek için uzlaşma yapılması mantıklı olacaktır. Eğer borcunu ödemez ve ileriki bir tarihte ödeme konusunda herhangi bir  taahhütte bulunmuyorsa yapılabilecek en akılcı şey bir avukat ile anlaşıp borcu icra aracılığı ile tahsil etmek olacaktır. İcra nedir haciz nedir? konusu içerisinde icra süreci tam olarak bu şekilde başlar.

Haciz Nedir?

Haciz, yapılan uyarılara, anlaşmalara ve uzlaşma yöntemlerine herhangi bir cevap vermeyip borcunu ödemeyen kişiler hakkında başlatılan yasal sürece haciz denir. Haciz konusunda haciz kavramını icradan ayıran en önemli şey haczin icradan sonra gelmesidir. Ülkemizde yapılan bütün haciz işlemleri ise öncelikle icra aşaması ile başlayıp bu süreç içerisinde borcunu ödemeyen kişilere uygulanan bir tahsil yöntemi olur. Kişinin borcunu tahsil edebilmek için sahip olduğu bütün taşınır ve taşınmaz mallara haciz işlemi uygulanabilir.

İcra Nedir Haciz Nedir; Hangi Durumlarda İcra ve Haciz Oluşur?

İcra konusunda icra ve haczin hangi durumlar altında oluştuğuna değinecek olursak yapılan hiçbir uzlaşma yöntemine cevap vermeyen ve borcunu ödememek için direnen kişilere icra ve haciz işlemi uygulanır. Söz konusu borcu yasal yollarla tahsil edebilmek için öncelikle İcra Genel Müdürlüğüne gidilip borçlu olan kişi hakkında yasal takip başlatılarak uyarı niteliğinde ve bildiri yapılır. Yasal uyarıya hiçbir şekilde cevap vermeyen ve borcu kapatmak için herhangi bir girişimde bulunmayan kişilere ise belirlenmiş süre içerisinde ödeme yapmaması durumunda haciz işlemleri başlatılır. İcra ve haciz için yaygın olarak karşılaşılan türler ise aşağıdaki gibidir.

• Kredi kartı borcu
• Kira borcu
• Taksitli alışveriş borcu
• Sözleşmeden doğan borçlar

İcra Nedir Haciz Nedir; Borcunu Ödemeyenlere Karşı Ne Yapılmalı?

İcra nedir haciz nedir? konusunda herhangi bir sıkıntı yaşıyorsanız ve hiçbir şekilde alacağınızı tahsil edemiyorsanız yapmanız gereken şey uzman bir avukata başvurmak olacaktır. Bu avukat sizin için bütün süreci en iyi şekilde yönetebileceği gibi çoğu zaman icra veya haciz konularına giriş yapmadan kolay bir şekilde borcun tahsilatını gerçekleştirebilir. İcra avukatı her türlü konuda sizlerin yanında olur ve icra ve haciz konusunda da ihtiyaç duyabileceğiniz her türlü işlemi yürütür. 

Günümüzde birçok kişi alacağını tahsil edemediği için ekonomik olarak zor zamanlar yaşayabiliyor. Söz konusu bu alacakları tahsil edebilmek için yasal olarak tarif edilebilecek yöntem ise şüphesiz icra olur. İcra hukuku da tam olarak bu konuları kapsayıp alacağınızı yasal yollarla tahsil edebilmek için başvurmanız gereken yöntemdir. Biz de bu yazıda sizleri icra hukuku hakkında daha çok bilgi verebilmek için kafanıza takılan bütün sorulara cevap verip bilmeniz gereken noktaları işledik.

İcra Hukuku Nedir?

En basit deyim ile anlatacak olursak herhangi bir alacağı yasal yollar kullanarak tahsil edebilmek için başvurulan yönteme icra adı verilir. İcra hukuku Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde geniş bir uygulama alanına sahip olup aklınıza gelebilecek her türlü borç ve alacak konusunu kapsar. Borcunu ödemeyen kişinin borcunu tahsil edebilmek için icra hukuku devlet zoru ile tahsilat işlemini yürütür. Burada haciz kavramı yaygın olarak kullanılıp eğer belirlenen süre içerisinde söz konusu borç ödenmezse haciz yöntemine gidilir.

İcra Hukuku Neleri Kapsar?

İcra hukuku temel olarak bir alacaklının borçlu kişide olan alacağını tahsil edebilmesi için devlet zoru ile ödemeye teşvik etmesidir. Günümüzde insanlar pek çok konuda borçlu ya da alacaklı konumunda bulunabildiği için icra hukuku geniş bir kapsama alanına sahip olur. Bunlara temel başlıklar altında göz atacak olursak karşımıza;

• Kira
• Nafaka
• Tazminat
• Sözleşmeden doğan borçlar
• Alışveriş 

Gibi alanlar çıkacaktır. Buradan da görebileceğiniz üzere insanların bir şeyler satın alabilmek için ya da borçlu konumuna düşünebilmek için birçok yöntem bulunur.

İcra Hukukunda Süreler

Yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi hukuk içerisinde eğer bir borç belirtilen tarihte ödenmezse haciz aşamasına geçilir. Konuya daha yakından göz atacak olursak icra hukukunda süreler yasa koyucu tarafından belirlenip değişkenlik gösterir. Bu süreler 7 gün, 1 ay, 1 yıl, ya da 10 yıl olarak değişip kanun yürütücüler tarafından belirlenir.

Hangi Durumlarda Haciz Oluşur?

Haciz kendisine büyük bir yer bulup birçok kişinin başvurmak zorunda kaldığı yöntemlerden birisidir. Haciz icra dairesi tarafından uygulanan ve söz konusu borcu hiçbir şekilde ödenmemesi durumunda devlet tarafından zorla tahsil yöntemine gidilmesi anlamını taşır. Haciz durumu oluşmadan önce icra dairesine alacağını tahsil etmek için başvuran kişiler söz konusu borcun miktarını belirttikten sonra ödenmesi için bir süre belirlenir. Bu süre içerisinde kendisine ulaşan tebligata cevap vermek ve söz konusu ödeme konusunda anlaşmaya varmak borçlu kişinin yükümlülüğüdür. İcra hukuku içerisinde eğer tebligat ulaştığı andan itibaren belirlenen tarihte cevap verilmezse ( ortalama 7 gün ) icra dairesi tarafından haciz işlemleri başlatılır.

İcra Nasıl Yapılır?

İcra nasıl yapılır konusuna değinecek olursak bunun için öncelikle yasal yollarla bir borcun var olduğunu kanıtlamanız gerekir. Eğer alışveriş neticesinde doğan bir borç söz konusuysa bu gibi durumlarda fatura borcu kanıtlayabilecek delil niteliği taşır. Benzer durumlarda ise hazırlanmış olan sözleşmeler, yapılan işlemler ve borçlu kişinin borcunu kabul ettiğini ispatlayan herhangi bir kanıt yeterli olacaktır. Bundan sonra yapmanız gereken tek şey ise icra hukuku konusunda uzman olan bir icra avukatı ile anlaşmak olacaktır. Bu avukat sizin adınıza;

• Borçlu kişi ile anlaşma
• Yasal süreç hakkında bilgilendirme yapma
• Borcu icra dairesine taşıma
• Süreci takip etme
• Haciz yöntemi ile borcu tahsil etme

Hukuk bürosu desteği ile adaletin tesis edilmesi konusunda yardım alabilirsiniz. Bu aşamada konusunda uzman olan avukatlar ile iş birliği yapmak dava sürecinin sizin için daha kusursuz biçimde devam etmesini sağlayacaktır. Ağır ceza davalarından boşanma davalarına kadar her alanda avukat ve hukuk bürolarından yardım alabilirsiniz. Avukat ve hukuk büroları hem dava geçmişleri hem de sunmuş oldukları faaliyet alanları çeşitliliği ile müvekkillerinin haklarının korunması ve savunulması için imkan yaratırlar. Ayrıca davanın ilerleyişine dair detaylı bir şekilde bilgi verilmesi adına da uygun ortam yaratılır. Davanın başlangıç adımından dosyanın oluşturulmasına ve mahkemede ele alınacak unsurlara kadar her noktada hakkınızın korunması için çaba sarf edilir.

Ağır Ceza Davaları

Hukuk bürosu ağır ceza davalarında da yardım sunmaktadır. Özellikle suçun ceza bakımından karşılığının infaz senesi olarak en yüksek olduğu davalar ağır ceza davalarıdır. Bu nedenle hakkınızın hangi avukat tarafından koruma altına alındığı konusunda çok dikkatli olmanız gerekir. Avukatın bu alanda imza atmış olduğu başarılı dava sonuçları ile güven vermesi gerekir. Davanın içeriği ve gelişimine dair gerekli olan bilgilerin verilmesinin hemen sonrasında ağır ceza davalarına ilişkin detaylı inceleme başlayacaktır. Müvekkile karşı işlenen suçların cezasız kalmaması ve müvekkilin dahil olduğu suçlarda da hakkının korunması için gerekli olan tüm önlemler alınır. Ağır ceza mahkemeleri 5235 sayılı kanun çevresinde şekillendirilmiştir.

Ağır Ceza Mahkemelerinin Görev Alanına Giren Davalar Nelerdir?

Hukuk bürosu seçimini yaptıktan sonra görevlendirilen ekip ile beraber dava dosyasının kapsamlı bir biçimde incelenmesi sağlanır. Bu kapsamlı incelemenin hemen sonrasında davanın hangi metotlar ve hangi deliller minvalinde daha sorunsuz şekillendirileceği incelenir.

• Yağma ve gasp suçu ağır ceza mahkemelerinin alanına girmektedir. Bu alanda bir kişinin rızası olmadan mal varlığına el koyulması ve bu el koyma sürecinde bir de şiddet uygulanması söz konusudur.
• Zimmete para geçirme ve rüşvet suçları da kişilerin ağır ceza mahkemeleri kapsamında yargılanacakları suç seçeneklerindendir. Özellikle devlet memurlarının kendi bulundukları statüyü kötüye kullanarak hanelerine para geçirmeleri durumunda bunun hukuki yaptırımı çok daha yüksek olacaktır.
• Kasten ve taksirle adam öldürme suçları da bu minvalde incelenecektir. Kasten adam öldürme suçu kapsamında kişilerin karşıdaki kişinin öldürülmesini ana amaç olarak belirlediği, bile isteye bu adımları attıkları kabul edilir. Taksirle adam öldürme kapsamında ise asıl amaç kişinin öldürülmesi değildir fakat içinde bulunulan olay bu kişinin ölümü ile sonuçlanır. Suç aralığı bakımından incelendiği zaman taksirle öldürme ve yaralamanın kasten yapılan suçlara göre daha hafif bir ceza alacağı da belirtilmelidir.

Avukatınız ile bu alanlarda işlenen suçlara karşı haklarınızı koruma fırsatını yakalayabilirsiniz. Alanında uzman olan bireyler ile çalışmak ağır ceza mahkemesinde hakların savunulmasını daha nitelikli bir hale getirecektir. Avukat seçimi yapmadan önce detaylı bir biçimde avukatın dava geçmişine bakma, bu alanda genel olarak almış olduğu davaların ne kadarının olumlu sonuçlandığı hakkında fikir sahibi olma imkanınız vardır. 

Hukuk Bürosu; Resmi Belgede Sahtecilik Suçu

Son dönemlerde resmi belgelerde sahteciliğin teknolojik gelişmeler ile beraber hız kazandığı görülmektedir. Hatta uygulanan değişimler ve belgede meydana gelen tahrifatın fark edilmesi de daha zor olmuştur. Resmi belgede sahtecilik suçu da ağır ceza alanında değerlendirilir. Bu alanda dikkate alınması gereken hususlardan bazıları;

• Sahte bir şekilde yeni bir belge üretilmesi bu suç kapsamında sık rastlanan alternatiflerdendir. Gerçek bir belge üzerinde yapılan en ufak bir değişiklik de bu kapsamda değerlendirilir.
• Sadece belgenin üretilmesi değil aynı zamanda bunun kullanımı da bir suç unsuru oluşturur. Dava dosyasında hem belgenin üretilmesi hem de belgenin aktif olarak kullanılması sebebi ile bir suçlama yapılacaktır.
• Bir belgede sahteciliğin fark edilmesinden sonra bu konuya dair şikayetlerin en geç 6 ay içerisinde tamamlanması gerekir. İşlenen suçun zamanaşımı süresi ise 8 sene olarak belirlenmiştir. Fakat hakların korunması ve suçlu olduğu düşünülen kişilerin tespit edilmesi için olabildiğince hızlı bir şekilde savcılık üzerinden gerekli olan suç duyurusunun tamamlanması gerekir.
• Resmi belgede sahtecilikte kişilerin daha fazla ceza almasına neden olan hususlardan bir diğeri de kamu görevlisi tarafından bu değişikliğin yapılmasıdır. Ayrıca bir diğer unsur da bir sahtecilik yapıldığı anlaşılana kadar belgenin gerçek olarak addedilmesidir. Belge kullanımda ne kadar uzun süre kalırsa bu durumdan mağdur olan kişilerin sayısı da o kadar artacaktır.

Resmi evrakta sahtecilik alanında sadece bir kişiye karşı işlenmiş bir suç olarak değerlendirilmeyecektir. Bunun tam aksine resmi evrakta sahtecilik kamu güveninin kötüye kullanılması sebebi ile hedef olarak devleti de belirlemiş olan bir suç olarak da göz önünde bulundurulur. Karşı taraf bir dava açmasa ve haklarını aramasa dahi bunun kamu davası olarak devam edeceği dile getirilmelidir.

Taksirle Ölüme Neden Olma

Suç aralığı bakımından kasten adam öldürme suçundan daha hafif olan bu suç tanımında özellikle tam olarak sonucu bilinmeden bir kişinin ölümüne neden olunması asıl unsur olarak ele alınır.

• Taksirle ölüme neden olma suçunun en yaygın hallerinin başında trafik kazaları gelir. Trafik kazasında ana amaç zarar gören kişiyi yaralamak ya da öldürmek olmadığı için bu kapsamda değerlendirilir.
• Bir doktorun yapmış olduğu yanlış uygulama sonucunda kişinin hayatını kaybetmesi de bu kapsamda incelemeye alınacaktır. Bu durum malpraktis olarak tanımlanır. Malpraktis davalarında sadece alanında uzman olan isimler ile iş birliği kurulması gerekir. Haklar ancak bu şekilde sorunsuz şekilde koruma altına alınabilecektir.
• Bir de durumun iş kazası sebebi ile ortaya çıkma boyutu vardır. Kişilerin iş kazası sebebi ile hayatlarını kaybetmeleri gibi durumlarda özellikle kapsamlı bir inceleme yapılır ve iş sahibine bu durumun maddi manevi bakımdan yarattığı kayıp için dava açılabilir. Hayatını kaybeden kişilerin mirasçıları bu davayı açma hakkına sahiptir.

Taksirle ölüme sebebiyet verme suçunda zamanaşımı süresi 15 sene olarak belirlenmiştir. Gerekli olan başvuruların bu 15 senelik süre içerisinde tamamlanması gerekir. Belirtilen süre içerisinde başvuruların tamamlanmaması durumunda bu konuda şikayetçi olma hakkını kaybedebilirsiniz. Durumun geç öğrenilmesinden kaynaklanan bir hak kaybının doğmaması için de belirli hukuki düzenlemeler mevcuttur. Bu aşamada kişisel olarak bir başvuru olmasa dahi kamu davası açılacaktır. Kişiler diledikleri zaman açılan kamu davasına dahil olabilir ve haklarını bu şekilde de arayabilir.

Taksirle işlenen suçlarda sadece yaralanma varsa ve ölüm yoksa bu durum asliye ceza mahkemelerinde ele alınacaktır. Fakat dava içerisinde ağır yaralanma ve ölüme sebebiyet gibi hususlar bulunuyorsa dava ağır ceza mahkemelerinde görülecektir. Avukatınızın hangi mahkeme üzerinden nasıl bir süreç ilerleyeceğine dair size gerekli olan bilgilendirmeleri yapacaktır. Taksirli olan suçlarda ayırt edici en temel noktada neticenin iradi olmamasıdır. Bu alanda kişinin hayatına mal olan hareketin özgür irade ile yapılması fakat, ortaya çıkan neticenin irade kapsamında olmaması en temel ayırt edici prosedür olarak dikkat çekmektedir. Neticenin iradi olmaması taksir kavramının tam karşılığıdır. Avukatınız bu suç tanımları ve hangisi kapsamında değerlendirileceği, nasıl bir yol haritası belirlenmesi gerektiği gibi hususlarda bilgilendirme sunacaktır.

Hukuk Bürosu; Nitelikli Dolandırıcılık

Nitelikli dolandırıcılık bir meslek grubunun özelliklerinin, teknolojik cihazların, karşı tarafın manevi boyutunun kullanılması ile kandırılması ve maddi zarara uğratılması manasına gelir. Bu suçun en belirgin özelliği haksız çıkar yakalanmasıdır. Kişilerin kandırılması ile bu kandırma üzerinden haksız kazanç elde edilmesi nitelikli dolandırıcılık tanımının net olarak karşılanmasını mümkün kılacaktır.

• Nitelikli dolandırıcılık sürecini basit dolandırıcılıktan ayıran temel hususların başında hileli bir fiilin işlenmesi gelir. Yapılan bu hileli hareketlerin sonrasında karşı tarafın kandırılması ve haksız para kazanılması temel hususlar olarak fark edilir.
• Nitelikli dolandırıcılıkta duyguların suiistimal edilmesi kadar önemli olan bir diğer husus da karşı tarafın maddi zarara uğratılmasıdır. Dini duyguların kötüye kullanımı ve kişilerin inançlarının istismar edilmesi bu aşlamada en sık rastlanan hususlar arasında kendini gösteriyor.
• Bilişim sistemleri üzerinden uygulanan nitelikli dolandırıcılık suçları da son dönemlerde büyük artış göstermiştir. Bu nedenle bilişim suçlarına dair cezaların daha sert ve caydırıcı olması için büyük çaba sarf edilmektedir. Kredi kartı ve banka kartı kullanılarak bu bilgilerin suiistimali üzerine kurulu olan dolandırıcılık sistemleri hem nitelikli dolandırıcılık hem de bilişim suçları kapsamında değerlendirilecektir. Dava dosyası şekillendirilirken alanının uzman avukatları suçun tam manası ile karşılığının bulması için bu suç tanımlarının hazırlanması konusunda büyük bir emek sarf eder.

Suçun ispatlanması, dava dosyasının detaylı şekilde incelenmesi ve delillerin analiz edilmesinin yanı sıra dava akışına dair detaylı şekilde bilgilendirileceksiniz. Sürecin ne yönde tamamlanacağına dair size gerekli bilgilendirme yapılmış olur.

Hukuk Bürosu ile Delil Analizi

Hukuk bürosu seçiminin sonrasında davalarda kullanılacak olan delillere dair incelemeler de yapılacaktır. Özellikle boşanma davalarında sıklıkla rastlanan hatalardan biri olan özel hayatın gizliliğinin ihlali durumuna karşı çok dikkatli olunmalıdır. Dava dosyasında yer alan kanıtları karşı tarafın özel hayatın gizliliğini ihlal eder nitelikte olmaması gerekir.

• Dosyaya dahil edilen delillerin muhakkak kişilerin bilgileri dahilinde kayda alınması gerekir.
• Kişinin haberi olmadan kayıt altına alınan bir ses ya da görüntü davaya delil olarak eklenemez.
• Davaya delil olarak enlenecek olan tüm bilgi ve belgelerin muhakkak karşı tarafın bu görüşmenin kayıt altına alındığını bilerek dile getirilmesi gerekir.
• Örneğin telefonda konuşulan kişinin bu konuşmanın sadece iki kişinin arasında kalacağını düşünerek kurduğu cümleler mahkemeye delil olarak sunulamaz. Aynı şekilde casus yazılımlar ya da cihazlar kullanılarak edinilen bilgilerin de bir geçerliliği yoktur.

Bu detaylara dikkat ederek dava dosyası şekillendirilmelidir. Aksi takdirde sunmuş olunan delil sebebi ile sizin suçlu çıkmanız dahi söz konusu olabilir. Kişisel hakların muhafaza sürecine son dönemlerde büyük önem verilmektedir. Özellikle teknolojik gelişmelerin artması ile beraber özel hayata dair bilgilerin suiistimali de hız kazanmıştır. Hukuki bakımdan önlemler alınarak ve prosedürler daha sert şekilde işletilerek kişisel hakların koruma altına alınması mümkün kılınır. 

Hukuk Bürosu Faaliyet Alanı Başarısı

Hukuk bürosu ile iletişim kurarak davanıza dair detayları paylaşabilirsiniz. Hukuk bürosu seçimi yaparken avukatın hangi alanlarda yetkin olduğu ve bu zamana kadar imza attığı başarılı davaları incelemelisiniz. Dosyanın hazırlanmasından davanın seyrine kadar tüm adımlarda müvekkilin detaylı şekilde bilgilendirilmesine  büyük önem verilmesi gerekir.