Ekleyen: Melih SAATÇI (Sayfa 4)

İftira Suçu ve Cezası; İftira davasının açılması için belirli suç unsurlarının meydana gelmiş olması gerekir. Bir kişinin kimliğinin veya kimlik bilgilerinin kullanılması ile hakkındaki soruşturmaların yapılmasının engellenmeye çalışılması, kişinin işlemediği bilindiği halde hukuka aykırı bir fiili yetkili kurumlara bildirmesi halinde iftira suçunun unsurları oluşur. Mağdur taraf, suçsuz olduğunu ispat edecek kanıtlarla birlikte dava açmalıdır.

İftira Davası Nasıl Açılır?

İftira, kişinin haksız bir eylem yapmadığı halde yapmış gibi gösterilmesi, kimliğinin kullanılması ve mağdur edilmesi gibi sebeplerle yapılır ve bu unsurların oluşması ardından yapan kişiye yaptırım uygulanır. İftira suçu ve cezası oluşması için suç unsurlarından en az birinin oluşması gerekmektedir. Mağdur kişi, masumluğunu ispat etmek adına delil toplamalı ve haklılığını mahkemede kanıtlamalıdır.

İftira suçu, gerçek kişilere karşı işlenen bir suçtur ve iftiraya uğrayan tarafın dava açma hakkı vardır. İdari cezalar sebebi ile tüzel kişilere iftira atılması da mümkündür. İftira davası hem gerçek kişilere hem de tüzel kişilere karşı açılabilir. İftira suçu, TCK’ nın 267. Maddesinde düzenlenmiş ve kişilerin onurunu korumak adına hukuki yollara başvurmasına kanun yolu açmıştır.

İftira suçu için dava açılacaksa, iftira suçunun konusunun suç oluşturmuş olması gerekir. İftira suçunun unsurlarından en az birinin oluşması, dava açılması için yeterlidir. İşlenmiş hukuka aykırı bir fiil olmamasına rağmen şahıs ya da şahısların bu fiili işlediğine dair şikayet edilmesi iftira davası açılması için yeterlidir. Yalan beyanların doğrudan söylenmese de açıklama yapılması ve kişilerin haksız bir şekilde hedef göstermesi de dava açılması için geçerli bir suç unsurudur.

İftira davası, asliye ceza mahkemesi tarafından görülür. Mahkemeye müracaat edecek kişi, iftiraya uğradığını, yanlış beyanlarla hedef gösterildiğini kanıtlayacak nitelikte delillere sahip olmalıdır. Asliye ceza mahkemesine dilekçe yazılması, bu dilekçede incelenmesi gereken konunun açıkça ifade edilmesi gerekir. İftira davalarında tanıkların ifadelerine de dikkate alınır.

İftira Suçunun Unsurları Nelerdir?

İftira suçu, cezası bir kişinin yapmadığı eylemler için yapılmış gibi gösterilmesidir. İftiraya uğrayan tarafın, haksız bir eylemi gerçekleştirmemesi ancak bu eylemi gerçekleştirmiş gibi şikayet edilmesi gerekir. İftira suçundan dava açılması için suç unsurlarının meydana gelmesi gerekir. İftira suçunun unsurları; kişinin kimliği ya da kimlik bilgileri kullanılarak adına haksız eylemler yapılması, yapmış olmadığı hukuka aykırı bir eylem için yapmış gibi şikayet edilmesidir.

İftira Suçu ve Cezası; İftira Suçunun Cezası Nedir?

İftira suçu ve cezası suç unsurlarının oluşması ve mahkemede kanıtlanması ardından düzenlenir. İftira atılan tarafın tanınan ve saygınlığı olan bir kişi olması, verilecek cezanın daha fazla olmasına sebep olur. İftira suçunun cezası 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıdır. Özellikli hallerin bulunması durumunda bu ceza daha fazladır.

İftira Suçu ve Cezası; İftira Suçu İçin Tazminat Davası Açılır Mı?

İftira suçuna maruz kalan kişi, iftiraya uğradığını kanıtlayacak delillerle birlikte Cumhuryet Basavcılığı’na dilekçe yazmalı, dilekçesinde incelenmesi gereken konuları açıkça ifade etmelidir. İftiraya uğrayan taraf, iftira suçu işleyen tarafa tazminat davası açma hakkına sahiptir. Tazminat tutarı, iftiraya uğrayan kişinin uğradığı zarara göre belirlenir.Tazminat davası ise Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verilecek dilekçe ile açılır.

İftira Suçu ve Cezası; İftira Suçu İçin Manevi Tazminat Davası Açılır Mı?

İftiraya uğrayan ve mahkemede suçsuzluğunu ispat eden kişiler, manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Manevi tazminat talep edilirken; iftiradan dolayı yaşanılan keder, üzüntü, saygınlığın yitirilmesi, mahcup olma, dışlanma gibi ruhsal durumlar dikkate alınır. Manevi tazminat davasının tutarı, iftiraya uğrayan kişinin maddi imkanlarına göre hakim tarafından belirlenmektedir. İftiraya uğrayan kişinin sıfatı, sosyal yaşamı ve maddi geliri tazminat tutarının belirlenmesini etkiler.

Anlaşmalı boşanma davası ne kadar sürer; davada her iki taraf da ortak bir zeminde buluştuğu için oldukça kısa bir süre içerisinde tamamlanacaktır. Bu noktada davada hangi gelişmelerin olacağına göre de süreç içerisinde değişimler meydana gelebilmektedir. Boşanma davalarının iki farklı türü bulunmaktadır. Biri anlaşmalı boşanma bir diğeri ise çekişmeli boşanma olarak karşımıza çıkıyor.

Çekişmeli boşanmalarda nafakadan boşanma gerekçesine ve velayete kadar orta yol bulunması için çaba sarf edileceği için biri süre geçecektir. Tam da bu nedenle kişilerin anlaşmalı boşanmalarda daha kısa bir süre içerisinde davalarının sonuçlandırılması mümkün kılınacaktır. Bu süreç içerisinde maddi manevi haklarınızın korunması için alanında uzman olan bir hukukçudan yardım almanız gerekiyor. Hukuk Büroları size gerekli olan desteği eksiksiz bir biçimde verecektir.

Anlaşmalı Boşanma Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Anlaşmalı boşanma davası ne kadar sürer; anlaşmalı boşanma çekişmeli boşanmaya göre çok daha az yıpratıcı bir süreçtir. Bu alanda dikkate alınması gereken detaylardan bazıları;

• Anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için tarafların evliliğinin en az 1 sene sürmesi gerekiyor. Bu noktada başlangıç tarihi de resmi nikah günü olarak belirlenecektir.
• Biri seneden az bir süredir evli olan kişilerin anlaşmalı boşanmasına da izin verilmeyecektir.
• Anlaşmalı boşanma davalarında avukatların da yardımı ve öncülüğünde bir metin hazırlanacaktır. Bu metin kapsamında gerekli olan bilgilendirmeler eksiksizi bir biçimde yapılır ana anlaşmazlıklarda nasıl bir orta yol bulunduğuna dair bilgiler verilir. Hakimin bu metni incelemesi ve onaylaması gerekmektedir. Metinde herhangi bir sorun ya da hukuki suiistimal fark edilirse hakimin metnin değiştirilmesini talep etme gibi bir hakkı da bulunuyor.
• Anlaşmalı boşanma adımının tamamlanabilmesi için her iki tarafın da mahkemede hazır bulunmaları gerekmektedir. Avukatın temsili bu alanda yeterli olmayacaktır. Anlaşmalı boşanmalarda her iki tarafın da hazır bulunmasının istenilmesinin nedeni anlaşmalı boşanmaya gerçekten rıza gösterip göstermedikleri konusunda beyanlarının alınmasıdır. Mahkemede size anlaşmalı boşanmayı kendi rızanız ile kabul edip etmediğiniz konusunda soru sorulacaktır.
• Taraflardan birinin davaya katılmaması durumunda boşanma gerçekleşmeyecektir.
• Anlaşmalı boşanmalar çekişmeli boşanmaya, çekişmeli boşanmalar da anlaşmalı boşanmaya dönüştürülebilmektedir. Bu konuda bir sınırlandırma getirilmemiştir.

Anlaşmalı boşanma davası ne kadar sürer; avukatınız tüm bu hususlar kapsamında size gerekli olan bilgileri anlık şekilde sunacaktır. Ayrıca davanın ilerlemesine dair gerekli olan bilgilendirmeleri yapmak da avukatınızın sorumluluğu altındadır.

Nafaka Talep Süreci

Anlaşmalı boşanma davası ne kadar sürer; kişilerin boşanma sürecinde nafaka talep adımlarını da tamamlaması gerekmektedir. Evliliğin sonlanmasının sonrasında her iki tarafın da yaşam standartlarının kötüleşmeden hayatlarına devam edebilmeleri için sunulan bir destek olarak da nitelendirilebilir. Bu alanda süre bakımından özellikle son dönemlerde kapsamlı hukuki, tartışmaların gerçekleştirildiği de net bir biçimde görülmektedir. Nafaka türleri denildiği zaman akla ilk olarak gelen seçenekler; yoksulluk, iştirak, tedbir ve yardım olarak sıralanmaktadır.

Karşı tarafın nafaka ödeme gücü ve ödeme yapılacak olan tarafın ihtiyaçları göz önünde bulundurularak bir tutar belirlenmektedir. Bu şekilde her iki tarafı da mağdur etmeden gerekli olan tüm adımların atılması mümkün kılınacaktır. Nafakanın ödenmemesi söz konusu olursa icra işlemi başlatabilirsiniz. Fakat ödeme yapması gereken tarafın herhangi bir mal varlığı bulunmuyorsa bunun için bir zorlama hapsi en azından tedbir nafakası kapsamında geçerli değildir. Tabi ki iki tarafın da haklarının korunması için ödeme aşamasının düzenli olarak tamamlanması temel öncelikler arasında kendini gösteriyor.

Maddi Manevi Tazminat Davası Açılabilir Mi?

Anlaşmalı boşanma davası ne kadar sürer; boşanma davasına ek olarak maddi manevi tazminat davası açma gibi bir hakkınız da bulunmaktadır. Bu süreç içerisinde evliliğin sizin hayat akışınıza verdiği zararın boyutu ölçüsünde biri maddi tutar talep edilebilmektedir. Maddi manevi tazminat davası açma süreci içerisinde kişilerin yine aynı şekilde karşı tarafın ödeme gücünü de göz önünde bulundurarak talep etmeleri gerekir. Tazminat bir tarafa ödül ya da ceza değildir.

Suiistimallerin ve evlilik boyunca yaşanan hak kayıplarının önüne geçilmesi için özel olarak oluşturulmuş bir prosedürdür. Genel olarak çekişmeli boşanma davalarında bu tip ek davalar da açılmaktadır. Siz talepte bulunmadan mahkemenin maddi manevi tazminat konusunda bir hükümde bulunmayacağını da bilmeniz gerekiyor.

Çocukların Velayet Hususu

Anlaşmalı boşanma davası ne kadar sürer; anlaşmalı boşanmalarda çocukların velayetinin kime verileceği konusunda da gerekli olan orta yol bulunmuştur. Çekişmeli davalarda ise bu konuda bir karar verilmesi daha uzun sürmektedir. Bu alanda en temel önceliğin çocuğun sağlıklı bir gelişim süreci tamamlaması olduğu da eklenmesi gereken hususlar arasındadır. Çocukların velayet hakları ile alakalı söz sahibi olma imkanları da vardır.

Fakat çocuklar fikirlerini beyan ettikten sonra yine nesnel veriler ışığında gerekli olan karar verilecektir. Alınan kararın ilerleyen aşamalarda yapılan itirazlar ya da hak feragatleri ile değişim görmesi mümkündür. Çocuğun maddi manevi hangi tarafta haklarının nasıl korunacağı ve gelişim sürecine hangi tarafın daha fazla katkı sağlayacağı temel düşünülen hususlardır. Velayeti almayan tarafın çocuğun bakımına maddi bağlamda katkı sağlaması için iştirak nafakası da bağlanacaktır.

Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer; Çocuğun Velayet Sürecinde Verilen İştirak Nafakası

Anlaşmalı boşanma davası ne kadar sürer; velayete sahip olmayan tarafın çocuğun bakımı ve büyümesi konusunda gerekli olan tüm unsurları yerine getirmesi için oldukça kapsamlı bir alt yapı geliştirilmiştir. Bu noktada kişilerin iştirak nafakası ile en azından maddi olarak gerekli olan görevi üstlenmesi için adım atılır. İştirak nafakasının bağlanması için tarafların herhangi bir başvuruda bulunması gerekmeyecektir.

Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer; Delil Sunma Aşamasında Hassasiyetler

Davalarda haklılığın kanıtlanması için delil sunulması oldukça sıradan bir prosedürdür. Fakat sunulan delillerin niteliği konusunda çok dikkatli olmanız gerekiyor. Sunulan delilin kesinlikle hukuki yollardan elde edilmiş olması gerekiyor. Hukuken elde edilmemiş ve kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden unsurların asla mahkemeye sunulmaması gerekmektedir. Bu aşamada gizli ses ve görüntü kayıtlarının kesinlikle bir delil niteliğinde olmayacağının altı çizilmelidir. Bir kişinin size farklı biri kişinin duyacağını bilmeden anlattığı hususlar da delil niteliğinde değildir. Hatta sunulan bu hususlar kapsamında kişilerin özellikle karşı tarafın haklarını ihlal etmesi sebebi ile kendilerinin suçlu konumuna düşmesi gibi durumlar da söz konusu olabilmektedir.

Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer; Uzman Biri Ekipten Destek Alın

Anlaşmalı boşanma davası ne kadar sürer; boşanma süreci içerisinde konusunda uzman olan bir ekipten yardım almak bu süreç içerisinde sizi memnun edecektir. Özellikle Hukuk Büroları gibi Aile Mahkemesi davalarında birçok farklı dava dosyasında tecrübe edinmiş olan kadroya sahip olmak sizin için artık çok daha kolay bir hal alacaktır. Uzman ekipler arasında tercihte bulunurken daha öncesinde kaç davaya bakıldığı ve kaçının olumlu sonuçlandığı gibi hususların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu şekilde boşanma sürecinde temsiliniz daha başarılı sonuçlanacaktır. Hukuk Bürosu davanın açılmasından başlayarak dava niteliklerinin incelenmesine ve süreç hakkında size bilgilendirme yapılmasına kadar her alanda gerekli olan desteği sunacaktır.

Gayrimenkul hukuku neleri kapsar; ülkemizde ya da ülkemizin dışında bir gayrimenkulün devrinden geçerli olan satış adımlarına kadar her alanda size destek olacak uzman avukatınızı bulmalısınız. Gayrimenkul hukukunun son dönemlerde ülkemizde inşaat sektörünün de gelişmesi ile beraber çok daha sık başvurulan bir alan olduğunu siz de görebilirsiniz. Her hukuk alanında olduğu gibi bu noktada da alanında uzman olan isimler ile iş birliği yapmak sizin için genel işlem verimliliğini pekiştirilecektir. Hukuk Büroları bu alanda sizin için hizmet verecek ve dava takibini yapacaktır.

Hangi Alanlarda Hizmet Verilmektedir?

Gayrimenkul hukuku neleri kapsar; haklarınızın korunması kadar sizin dahil olacağınız davanın hangi mahkemenin yetki sınırları içerisine girdiği konusunda da bilgi sahibi olunmalıdır. Gayrimenkul hukuku denildiği zaman akla ilk olarak gelen dava konuları şu biçimde sıralanıyor;

• Bir gayrimenkulün tapu işlemleri ve bu konudan doğacak olan sorunların tümü
• Kira sözleşmelerinin hazırlanması, ev sahibi ve kiracıların haklarının muhafazası
• Ülkemizde yabancı kişilerin vatandaşlık sahibi olmadan mülk edinme süreçleri
• Gayrimenkullerin alım satımından doğan tüm hususlar

Avukatınız bu konu başlıkları hakkında size gerekli olan danışmanlığı eksiksiz biçimde sunacaktır. Hukuk Büroları ile iletişim kurarak alanında uzman bir ekip ile haklarınızı savunabilirsiniz.

Gayrimenkul Hukukunda Müdahalenin Önlenmesi Davası

Gayrimenkul hukuku neleri kapsar; müdahalenin önlenmesi bir diğer adı ile men-i müdahale davaları kapsamında yetkin avukatlar ve hukuki danışmanlık ile haklarının koruma altına alınmasını mümkün kılabilirsiniz.

• Öncelikli olarak bir taşınmazın kullanıma alınması sırasında muhakkak bu malın sahibinden onay alınması gerekiyor. Bu en temel kuraldır.
• Mülkün sahibinin onayı olmadan kişilerin bir alanı kullanması ya da onu kendi tahakkümü faydası için kullanması bu davanın açılması için yeterli sebepler arasında bulunuyor.
• Müdahalenin önlenmesi davasının açılması ile beraber taşınmazın korunması sağlanmaktadır. Taşınmazdan doğan hak ihlalleri de bu şekilde minimum seviyeye indirilmektedir. Sadece müdahalenin önlenmesi değil aynı zamanda izinsiz işlem gerçekleştiren kişilerin cezalandırılması için de gerekli olan dava açma adımları tamamlanabilir.
• Davanın açılmasının ana amacı taşınmazın kurtarılması ve hak ihlalinin önlenmesiyken aynı zamanda işgal ettiği süreye karşılık da bir tazminat alınması için de bilahare dava açılma hakkı vardır. Avukatınız bu yönlendirmelerin her birini kusursuz şekilde tamamlayacaktır.

Gayrimenkul hukuku neleri kapsar; men-i müdahale davası son dönemlerde en sık açılan ve devamında avukat desteği aranan hususlar arasında kendini göstermektedir.

Tapu İptal Davası Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Gayrimenkul hukuku neleri kapsar; tapu iptal davası da bu alan kapsamında değerlendirilmektedir. Tapu iptali süreci ile alakalı dikkate alınması gerekenler;

• Tapu iptal davası tapunun sahibi olan ve bu tapuyu hukuka aykırı bir biçimde elde ettiği iddia edilen kişiye karşı açılmaktadır.
• Davanın olumlu sonuçlanması adına hangi yönlerden hukuka aykırı olduğuna dair gerekli olan bilgilendirmelerin yapılması gerekiyor.
• Tapu iptal davasında kişilerin uygulama adımına geçebilmesi için kesinlikle mahkeme kararının kesin bir hal alması gerekmektedir.
• Bir kişinin hisseli olan bir tapuyu tek bir kişiden satın alması ve daha sonrasında diğer hisse sahiplerinin hakkının suiistimal edilmesi konusunda gerekli olan tapu iptal davası açılabilir.
• Bu işlemin yanı sıra kişilerin satışı sağlayacak akıl sağlığına sahip olmamaları da tapunun geçerliliği olmamasını kanıtlayacak unsurlar arasındadır. Tabi ki bu sağlık sorunun heyet tarafından onaylanması ve mahkemeye sunulması gerekiyor.

Taşınmazlar üzerinde hakkın korunması için bu tür verilmiş itiraz yetkileri ve karşı dava açma hakları konusunda bilgi sahibi olunması gerekir. Sorununuzun temelini avukatınıza belirttiğiniz zaman sizin ne tür bir dava açmanız gerektiği konusunda sizi anında yönlendirecektir.

Gayrimenkul Hukuku Neleri Kapsar; Ortaklığın Giderilmesi Davası 

Gayrimenkul hukuku neleri kapsar; çoklu ortağa sahip olan gayrimenkuller üzerinden en çok açılan dava kesinlikle ortaklığın giderilmesidir. Bu işlem izale-i şuur olarak da bilinmektedir. Miras hukuku ile oldukça iç içe bir konu olduğunun da ayrıca dile getirilmesi gerekiyor. Ortaklığın giderilmesi davası açılırken asıl püf noktası kişilerin gayrimenkulün paylaşımı ya da satışı konusunda net bir karar alamamalarından kaynaklanmaktadır. Gayrimenkul kullanımına dair bu tür detayların kesinlikle göz önünde bulundurularak hiçbir mirasçının hakkının ihlal edilmemesi için hukuki tüm gerekler yerine getirilecektir.

Gayrimenkul Hukuku Neleri Kapsar; Gayrimenkulün Kamulaştırılması

Gayrimenkul hukuku neleri kapsar; gayrimenkulün kamulaştırılması sürecine dair de sıklıkla dava açılmaktadır. Bir ya da birden fazla kişiye ait olan gayrimenkulün devlet tarafından kamu yararına kamulaştırılması mümkündür. Bu alanda kişilerin kendi menfaatlerini korumak için avukat ile iş birliği yaparak kamulaştırmaya karşı kendi haklarını koruması gibi biri durum da söz konusu olabilmektedir. Kamulaştırma sürecinde devletin kurumunun kişinin tapusunun iptal edilmesine dair de ayrıca bir dava açması gerekiyor. Bu aşamada gerekli olan itirazı yaparak tapunun geçersiz kılınması mümkün hale getirilir.

Gayrimenkul Hukuku Neleri Kapsar; Şufa Davası

Gayrimenkul hukuku neleri kapsar; şufa davası da bu hukuk kapsamında açılan ve sıklıkla mahkemelerde konu olan unsurlardan bir tanesidir. Ön alım hakkı incelendiği zaman özellikle hak sahibinin malını 3. Taraflara satmaya karar vermesi durumunda meydana gelmektedir. Bu alanda bir diğer hak sahibinin de aynı şekilde malı satın alma hakkının olduğu ve eşit koşullarda olacağının da eklenmesi gerekir.

Bu alanda koşulların yerine getirilmemesi ya da genel manada yaşanan biri hukuksuzlukla alakalı dava açılabilir. Gerekli olan tüm önlemler sorunsuz şekilde hukuken hakkınızı savunacak olan avukatınız tarafından alınacaktır. Alanında daha öncesinde yetkin bir biçimde dava sonuçlarına imza atmış olan kişiler ile iş birliği yapmak elde edilecek olan genel verimliliği de pekiştirecektir.

Miras Hukuku ile Alakalı Gayrimenkul Davaları

Miras hukuku ile gayrimenkul hukukunun oldukça iç içe seçenekler olduğunun belirtilmesi gerekiyor. Kişilerin özellikle miras hukukundan kaynaklanan hakları ile tapu iptal davası açmasına sıklıkla rastlanmaktadır. Bir evin satışı sırasında mirasçılardan birinin kendi hakkına tecavüz edildiğini iddia etmesi durumunda gerekli olan hak koruma adımları avukat tarafından atılacaktır. Dava açmak için dilekçelerin hazırlanması ve delillerin sunulması ile tapunun iptal edildiği sonuçların oldukça fazla olduğu da görülmektedir. Muvazaalı satış da sıklıkla kullanılan terimler arasındadır. Karşı tarafın haklarının kötüye kullanılması dolandırıcılık vasıtası ile gayrimenkul üzerinde yer alan hakların elde edilmesi durumu da miras hukukundan kaynaklanan bir tapu iptal davası için yeterli bir sebep olacaktır. Miras hukuku ve gayrimenkul alanında avukatlar ile olumlu dava sonuçları elde edebilirsiniz.

Konunun Uzmanından Hukuk Danışmanlığı Alın

Gayrimenkul hukuku neleri kapsar; bu alanda dava takibinden dava sonucunun iletilmesine kadar sorunsuz bir biçimde sürecin tamamlanması için alanında yetkin isimler ile iş birliği yapmaya büyük önem vermeniz gerekmektedir. Hukuk Büroları sayesinde taşınmaz mallar üzerindeki haklarınızın korunması ile alakalı sorunsuz bir temsil hakkı elde edebilirsiniz. Vekaletinizi vererek davalara dahi katılım sağlamadan temsil adımlarını şekillendirebilirsiniz. Avukatınız sizin adınıza gerekli olan başvuruları sorunsuz şekilde tamamlayacaktır.

Suç kavramının incelendiği ceza hukuku, kamu hukuku alanını da kapsamaktadır. Ceza davaları ağır ceza mahkemesi ve asliye ceza mahkemeleri üzerinden yürütülmektedir. 5237. Maddenin 1. Fıkrası üzerinden kanunun suç saymadığı hiçbir eyleme suç verilemez ibaresi bulunmaktadır. Bu ibareye göre aynı zamanda suç olan bir eylem için kişi adli para cezasına ya da hapis cezasına çarptırılabilir.

Ceza Hukuku Kanun Unsuru

Yapılan eylemin suç tanımına birebir uygun olması durumunda, suçlunun mahkeme sürecine tabi tutulması uygun görülmektedir. Ceza hukuku, geniş bir hukuk yelpazesini içerisinde bulundurmakta, fiili bizzat işeyen kişi üzerinden değerlendirilerek kanunlar başvurmaktadır. Kanun unsuru üzerinden kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla zarar verici eylemlerde bulunmak, toplumun huzur ve refahını kaçırmak suç sayılmaktadır.

Türk Ceza kanunun 20. Maddesinin 1. Fıkrası gereğince ‘’ceza sorumluluğu, her ne maksatla olursa olsun şahsi olarak alınmaktadır’’ Eylemi işleyen kişi üzerinden değerlendirilir ve ceza eylemi işleyen kişi ya da kişilere verilecek şekilde kanunlar üzerinden uygulanacaktır.

Ceza Hukuku Maddi Unsur

Ceza hukuku çerçevesinde maddi unsur, kişinin ya da kişilerin yapılan eylemi kasıt ile yapması durumunda değerlendirilir. Dış dünyaya karşı bir iş ortaya çıkarmak, bunun maddi zarara yol açacak unsurlara dayanmasına göre kanunlar üzerinden değerlendirilmesi söz konusudur. Maddi unsurlara göre suçun meydana gelmesi için failin eyleme geçmiş olması ve eylemi gerçekleştirmeye dönük planlamalar yapması da yeterli olacaktır.

Tehdit, şantaj veya planlamalar yaparak hukuki alanda başka kurum ya da kişilerin can ve mal güvenliğini zedeleyecek tehditler barındırması yeterli olarak görülmektedir. Ağır ceza mahkemesi ve asliye ceza mahkemesi üzerinden değerlendirmeler yapılarak, süreç incelenmekte bu süreçte ceza avukatı da yer alabilmektedir.

Ceza Hukuku, Hukuki Aykırılık  Unsuru

Hukuki aykırılık unsuru, istisnalar üzerinden değerlendirilmektedir. İşlenen suçun hukuk kanunları üzerinden incelenemez olması durumlarına göre incelemeler yapılmaktadır. Ceza hukuku çerçevesinde her durum ve eylem göz önünde bulundurulsa da, bazı fiillerin hukuka uygunluk tanımamasına göre aykırılık unsuru üzerinden incelemeler yürütülür.

TCK 25 madde üzerinden hakkın kullanılması aynı zamanda TCK 24. Madde üzerinden meşru savunma hakları da bu durumlarda devreye girecek şekilde değerlendirilmektedir. Örneğin; cebir ve şiddet altına işlenen suçlar üzerinden ya da ilginin rızası üzerinde işlenen suçlara göre de değişiklik gösterecek, hukuki aykırılık unsurları da bulunmaktadır. Kişi veya kurumların değerlendirilmesi bu süreç üzerinden incelenecek, kanunlar çerçevesinde mahkemeye yansıtılabilecektir.

Ceza Hukuku Suç Kavramı

Suç kavramı ve suç politikası üzerinden ceza hukuk kapsamında değerlendirilmektedir. Kişi ya da kişilerin suçlu sayılması için öncellikle suçlu sayılması ya da suç kavramıyla yakından ilişkilendirilmiş kişi olması gerekecektir. Eşitliğin ve adaletin sağlanması için özel hükümler haricinde, hukuk temeline dayanan durumlar göz önünde bulundurulmaktadır. Kişinin ya da kişilerin, topluma, devlete veya bireye yönelik maddi ya da manevi zarar verici hareketleri kasten gerçekleştirmesi durumunda ceza alması uygun görülür.

Ceza alması; toplumdan uzaklaştırılması, adli para cezasıyla kamu görevini yerine getirmesine göre özel hükümler ya da kanun hükümlerine göre farklılık gösterecek şekillerde düzenlenmiştir. Kanunlar özgürlük, adalet ve eşitlik sağlamak üzerine yoğunlaşır.

Ceza Hukuku Davaları Nelerdir?

Ceza hukuku davaları, kişi veya kişilerin işlediği suç eylemelerine göre değişiklik göstermektedir. Temeli toplumun refahını ve eşitliğini sağlamak üzerine düzenlenmiş olan hukuk sistemi, ceza kanunları üzerinden temel prensiplere dayanmaktadır.

• Nitelikli dolandırıcılık.
• Kasten insan öldürmek ya da yaralamak.
• Alı koymak, tehdit ve şantaj
• Şiddet, işkence ve kavgaya karışmak.
• Devlete karşı örgütlenmek
• Devlet sırlarını açığa çıkaracak girişimlerde bulunmak. ( casusluk, veri hırsızlığı)
• Topluma karşı örgütlenmek ya da zarar verici eylemlerde bulunmak.
• Kişi ya da kişilerin özgürlüğünü kısıtlayıcı eylemlerde bulunmak.
• Kaçakçılık, kalpazanlık ve uyuşturucu temin etmek.
• Evrakta sahtecilik ve sahtecilik suçları

Ceza Hukuku Davaları Nerede Görülür?

Ceza hukuku davaları genel olarak ağır ceza avukatı ile ağır ceza mahkemesi üzerinden ya da sulh ceza mahkemesi üzerinden görülen davalardır. Bu davaların işleyişi ve suç unsurunun değerlendirilmesine göre kişi ya da kişilere hapis cezası aynı zamana adli para cezası verilmesi uygun görülecektir. Karşılıklı rıza durumlarına karşı aykırı hukuki durum üzerinden değerlendirilen davalara göre süreç farklı işleyebilmektedir. Davalar genel hatlarıyla, suçlunun toplumdan soyutlanması, mağdurun hak talebinin karşılanması aynı zamanda eşitliğin düzenlenmesi üzerine yoğunlaşmaktadır.

Kanunlar üzerinden yürütülecek davalar, Türk Ceza Kanunlarının maddelerine göre kişinin işlediği suç eylemine göre Yargıtay’ın ve savcılığın uygun göreceği karara göre değerlendirilmektedir.

Ceza Davaları Nasıl Açılır?

Ceza davaları, geniş bir hukuki sisteme bağlı olan Türkiye Adliye Sarayları ve mahkemeleri üzerinden incelenmektedir. Suçlunun ve mağdurun aynı anda dinlediği bu davaların açılması için kişinin suç eyleminin gerçekleştiği sırada kolluk kuvvetlerine başvurmasıyla dava açılabilir. Aynı zamanda dava açmak için sulh ya da ağrı ceza mahkemesine başvuru yapılması, dilekçe yazılası da dava açılması için yeterli bir süreçtir.

Mağdurun dava açması için yapması gereken mahkemeye suç duyurusunda bulunmak ve suçlunun aranması, tutuklanması için işlemlerin başlatılmasını sağlamak olacaktır. Cinsel suçlar, dolandırıcılık, örgüt suçları, tehdit ve yaralama suçları da bu dalda incelenirken, kasten insan öldürme suçları da bu hukuk dalında incelenmektedir.

Ceza Hukuku Ceza Avukatı Görev Tanımı

Ceza hukuku alanında görev yapmakta olan ceza avukatı, öncellikle devletin otoritesi ve toplumun refahını bozacak herhangi bir eylemde bulunmuş suçlunun yakalatılması için işlem yapılmasını sağlayabilecek birincil kişiler arasında yer almaktadır. Ceza kanunlarını incelemiş, bu alanda eğitim almış olan hukuk insanı, dava sürecinde müvekkilinin kanunlar üzerindeki hakkının mahkemeyle birlikte paylaşılarak bulunması, savunulması ve eşitliğin sağlanmasını temenni etmektedir. Profesyonel ve uzman bir yaklaşım sergileyerek, kanunları inceler, müvekkilini mahkemede savunur, delil toplar ve aynı zamanda dosya hazırlayarak sürecin başlamasında etkili olur. Suç duyurusu veya itiraz dilekçeleri de ceza avukatı aracılığıyla yapılabilecek şekilde hukuk sisteminde yerini almıştır.

Ceza Hukukunda Mahkeme Süreci

Ceza mahkemesi ve süreci davanın aynı zamanda suç eyleminin kriterlerine göre değişmektedir. Suça göre tanıkların ifadelerinin alınması, incelenmesi ve mahkemede savunma sürecinin başlaması şeklinde ilerler. Delil gerektiren durumlarda, delillerin toplanması ve gerçekliğinin araştırılmasıyla birlikte kişi veya kişilerin suç teşkil eden durum nedenlerinin de irdelenmesi gerekebilmektedir.

Şartlı salıverme, tutuklanma, gözaltına alınma ya da alı koyma hakları da mahkeme sürecinde devam edebilecek kanun hükümleri arasında yer almaktadır. Suçlu aynı zamanda hapisteyken de mahkeme devam ederek, eylemin nedenleri araştırılmaya devam edebilmektedir.

Ceza Avukatı Ve Danışmanlık Bürosu

Hukuk Büroları, ceza hukuku üzerinden müvekkillerinin hak taleplerinin karşılanmasını sağlayacak uzman bir kadrolarla çalışmaktadır. Ceza mahkeme sürecinin takip edilmesi, müvekkilin bilgilendirilmesi, delilerin toplanması, dosya hazırlanması aynı zamanda mahkeme savunmasını da bu süreçte yerine getirecektir. Suç kavramı üzerinden yürütülmekte olan kanunların, uzman avukatlar tarafından incelenmesiyle birlikte müvekkilin de sorularına cevap bulabileceği düzenlemelere yer verilmiştir. Türkiye ceza hukuku çerçevesinde gerekli olan bütün hukuki düzenlemelere yer verilmiştir.

Ceza Avukatı Hangi Davalara Bakar; Türkiye’de yasal olarak avukatlık mesleğinde branşlaşma olmadığı için ceza avukatı ayrım tanımlaması olmaz. Ancak halk arasında ceza davalarına giren avukatlara bu nitelendirme yapılabilmektedir. Halk tarafından net şekilde anlaşılması için ceza avukatı ya da ağır ceza avukatı nitelendirmesi yapılabilmektedir. Ceza avukatı olarak nitelendiren avukatlar ise kişi özgürlüğü ve mağdur hakları açısından ilgilendirebilecek davaların sorunlarıyla uğraşır. Toplum açısından da hassas kabul edilen konular ceza avukatının baktığı davalar adıyla nitelendirirler. Her avukatın yaptığı gibi bu davalarda savunmayı mahkemeye iletirler.

Ceza Avukatı Ne Yapar?

Türk Ceza Kanunu kapsamında ceza avukatının işlevi ve ceza davasının özellikleri belirlenmiştir. Yapabileceklerinin belirlenmesi yanında ceza avukatının baktığı davalar da bellidir. Kendini Türk Ceza Kanunu kapsamında geliştirmiş ve görevini icra eden avukat müvekkilinin savunması için ayrıntılı bir çalışma ortaya koyar. Suç teşkil eden fiilin işlenmesinden sonra başlatılan soruşturma ve iddianamenin kabulünün olması kovuşturma aşamalarında her iki tarafın ceza avukatlarından faydalanabilmesini doğurur. Avukatları savunma dosyalarını mahkemeye iletir. Suç şüphesi altında bulunan kimselere hukuki yardım ceza avukatı sayesinde yapılır. Suçlu konumunda olan kişilerin yargılama sonunda hürriyetlerinin kısıtlanma ve ekonomik olarak zarara uğrama ihtimalleri bu haklardan faydalanmaları yararınadır. Ceza avukatlarının ise şüpheli veya sanığı savunurken müdafi olarak adlandırılması bu ihtiyacı karşılamasından dolayıdır. Müdafi kelimesi ise koruyan, savunan, müdafaa eden anlamlarına gelir.

Ceza Avukatı Bakmış Olduğu Davalar

Türk Ceza Kanunu’nda ve özel kanunlarda suç olarak düzenlenen fiillerin işlenmesi sonucu açılan davalar ceza avukatının yükümlü olduğu davalardır. Ceza avukatı hangi davalara bakar sorusuna karşılık gelecek fiiller sadece bir tarafın savunmasını değil her iki tarafın da kendini müdafaa etmesini ortaya çıkartır. Ceza davalarında ise diğer davalardan farklı olarak Cumhuriyet Savcısı iddia makamının başında yer alır. Hukuk kurallarında her davada yer almayan Cumhuriyet Savcısı ancak istisnalar gerçekleştiğinde davanın bakımını üstlenir.

Ceza Avukatlarının Başlıca Görevleri Nelerdir?

Hukukun en hassas konusu olan ceza davalarının hepsine bakabilme yetkileri ceza avukatlarındadır. Üstlendiği davada ise müvekkilinin tüm kişilik özgürlüğü, maddi ve manevi haklarını koruyabilmek için doğru ve kabul edilebilir savunmasını gerçekleştirir. Kapsamlı ve detaylı hazırladığı savunmayı ise mahkemeye iletmekle görevlidir. Delilleri araştırır ve onlara ulaşmaya çalışır. Eğer avukat olaya sonradan müdahale olduysa da baştan işlenen süreç hakkında ayrıntılı bilgilendirmeyi öğrenmesi ve erişmesi gerekir. Oldukça geniş görev aralığı bulunan ceza avukatları ise uygulama yöntemleri ve savunmasında Türk Ceza Kanunun esaslarını dikkate alır.

Ceza Avukatı Hangi Davalara Bakar; Ceza Davalarının Özellikleri

Mahkemelerin baktığı davalar arasında daha ciddi suçlar olarak nitelendiren fiillerde ceza davaları ortaya çıkar. Bazen bu davalar birçok duruşmadan meydana gelebildiği gibi bazı durumlarda ise sadece tek celsede bitebilen davaların olduğu da gözlemlenir.  Ceza avukatının baktığı davalar arasında ise tutuklanmalar sıklıkla gözlemlenir. Tutuksuz yargılanma ya da tahliye diğer çıkarılan sonuçlar olarak görülebilir. Bu sonuçlara vardırılan ve ceza davasında görülen suçlara ise katalog suçları adlandırması yapılır.

Ceza Avukatının Baktığı Dava Çeşitleri Nelerdir?

Sadece bir çeşit değil birbirinden farklı alanlarda ortaya çıkmış katalog suçlarından dolayı açılmış ceza davaları vardır. Ceza avukatının baktığı davalar arasında ise bu davaları şekillendiren suç çeşitleri şu şekildedir;

• Yağma suçları
• Kasten adam öldürme suçları
• Adam yaralama suçları
• Hile yapma ve hileli iflas suçları
• Zimmet suçları
• Tehdit, hakaret ve şantaj yapma suçları
• Rüşvetten dolayı olan suçlar
• Belgede sahtecilik suçları
• Taksirli adam öldürme suçu
• Ağır yaralama suçu
• İrtikap suçları
• Yasama organına karşı suç
• Yabancı devlet aleyhine asker toplamak suçu
• Düşman devlete maddi ve mali yardım yapma suçu
• Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı suçu
• Siyasal veya askeri casusluk suçu ve daha da çeşitli suçlardır.

Ceza Avukatının Dosyayı İncelemesi İçin Vekaletname Gerekir Mi?

Ceza dosyası incelemesi için vekaletname soruşturma veya kovuşturma aşamalarında gerekliliği olmaz. Yani hakkında suç işlediği yönünde yeterli şüpheye ulaşılmış kişi için avukatı müvekkilinin haklarının korunmasına yardım edecek vekâletnameye ihtiyaç duymaz. Ancak soruşturma evresinde ilgili dosyasında gizlilik kararının bulunursa avukatın dosya incelemesi de kısıtlamaya gidebilir. Dosyanın nüshası alınacağı zaman vekaletnameye ihtiyacı ortaya çıkar. Bu düzenlemeler suç işlediği inanılan kişi için olumlu bir durumdur. Çünkü hukuk kuralları içerisinde suçlamayla karşılaşan kişinin suçu işlediğine dair kesin yargıya varılmaması adının lekelenmemesi için yapılır.

Asliye Ceza ve Mahkemesi Nedir?

Birinci derece yargılama görevi bulunan mahkemelere Asliye Ceza ve Ağır Ceza Mahkemeleri denir. Genel görevli mahkemeler olarak nitelendirilir. Diğer ceza mahkemelerinde görülemeyen davalar bu mahkemelere getirilir ve burada davanın incelenmesi gerçekleştirilir. Ceza avukatının baktığı davalar bu mahkemelerde incelenmesi yapılır. Asliye Ceza ve Ağır Ceza Mahkemelerine iletilecek olan davalarda hakim suçun işlendiği konusunda henüz yeterli şüpheye ulaşmadıysa bir karara varması için Sulh Ceza Hakimliği yardımcı olur ve karar verir.

Ceza Avukatı Hangi Davalara Bakar; Sulh Ceza Hakimliği Verilen Kararlar

Bir suçun işlendiği konusunda henüz yeterli şüpheye ulaşılamayan durumlarda hakimin karara varması için Sulh Ceza Hakimi karar konusunda yardımcı olur. Ceza avukatının baktığı davalar arasında görülen bu kararlar ise şunlardır;

• Soruşturma aşamasında vücuttan doku alabilme kararı
• Soruşturma aşamasında iç beden muayenesi yapabilme kararı
• Gözlem altına alabilme kararı
• Soruşturma aşamasında el koyabilme kararı
• Soruşturma aşamasında gözaltına alabilme kararı
• Soruşturma aşamasında yakalama kararına itiraz
• Adli kontrol kararı
• Soruşturma aşamasında adli arama kararı
• Soruşturma dosyası ile ilgili yayın yasağı kararı gibi kararlardır.

Şüpheli Hangi Aşamaya Kadar Şüphelidir?

Ceza avukatının baktığı davalar içerisinde bir veya daha fazla şüpheli bulunur. Şüphelinin şüpheli olarak kaldığı son aşama ise Cumhuriyet Savcısının karar vermede net sonucuna ulaşmasını sağlayan iddianamelerin kabulüdür. Suç şüphesi altında bulunan kişi soruşturma aşamasında şüpheli sıfatını üzerinde taşır. Şüpheli sıfatı suçu işlediğini direkt olarak kabul etmez. Mahkeme hükmünü açıkladıktan sonra şüpheli kabul edildiyse ancak suçlu konumuna gelir.

Ceza Avukatı Hangi Davalara Bakar; Şüpheli Hangi Aşamadan Sonra Sanık Olur?

Şüphelinin sanık sıfatını kazandığı aşama ise Cumhuriyet Savcısının düzenlediği iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği zamandır. Bu süreçten sonra şüpheli kovuşturmada sanık olarak nitelendirilir. Ceza avukatın baktığı davalar Cumhuriyet Savcısının düzenlediği iddianameleri önemser.  Duruşma aşamasında sanık olarak nitelendirilen bir kişi suçlu olarak adlandırılması yapılmaz. Sanık olarak mahkemede yer alması demek yeterli şüpheye ulaşılmış ve hakkında kovuşturma yapma kararı alınmış demektir.

Ceza Avukatı Hangi Davalara Bakar; Ceza Davalarında Avukat Tutmak Zorunlu Mudur?

Suçun işlenmiş olması halinde cezası 5 yıldan fazla olacak sanıkların ve 18 yaşından küçük kimseler için ceza davalarında avukat tutmak zorunludur. Devlet tarafından sistemden kişilere zorunlu müdafii ataması gerçekleştirilir. Bu durumlar dışında zorunluluk bulunmasa da kişiler hukuki yardım alma hakları ellerinde bulunur. Alacakları hukuki yardım ise dava vekilliğini üstlenen avukatlar yardımıyla daha yararlı bir süreç olacaktır. Hukuk sistemimizde kabul edilmiş olan savunma hakkının kutsallığı ilkesi ceza davalarında önemli bir durum olarak ortaya çıkar.

Boşanma davaları çekişmeli ve anlaşmalı olmak üzere iki farklı şekilde işlem sunabilmektedir. Boşanma davaları kapsamında kişilerin özellikle maddi ve manevi daha az yıpranmaları için konusunda uzman ve bu alanda yetkinliğini kanıtlamış olan avukatlar ile iş birliği yapılması gerekmektedir. Hem anlaşmalı boşanmalarda hem de çekişmeli boşanmalarda sorunsuz bir şekilde dava akışını yönlendirebilecek olan avukatlar ile çalışmak sürecin sizin lehinize sonuçlanması için fırsat sunacaktır.

Anlaşmalı Boşanma Davaları

Boşanma davaları kapsamında anlaşmalı boşanma davalarının maddi manevi çok daha az yıpratıcı olduğunun da ayrıca belirtilmesi gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma davalarına dair dikkate alınması gereken hususlar şu biçimde sıralanmaktadır;

• Anlaşmalı boşanma davalarının mahkeme tarafından kabul edilmesi için çiftin evliliğinin en az 1 sene sürmüş olması gerekmektedir. Bir sene boyunca evli kalmayan kişilerin anlaşmalı boşanma prosedürlerinden istifade etme hakkı olmayacaktır.
• Anlaşmalı boşanma sürecinde taraflar boşanmakta hem fikir olduklarını beyan ederler ve ayrılığa düşülmeden bir anlaşma metni oluşturulmaktadır. Anlaşma metni aracılığı ile kişilerin velayet ya da nafaka gibi hususlarda orta yolun bulunması gerekir.
• Hakim hazırlanan bu anlaşma metnini inceleyecektir. Anlaşma metninin bir tarafın haklarını suiistimal ettiği düşünüldüğü anda gerekli olan müdahale hakim tarafından yapılacaktır. Bu müdahale sürecine anlaşma metninin yeniden hazırlanması talep edilebilir.
• Anlaşmalı boşanma davalarında her iki tarafın da mahkeme salonunda hazır bulunması gerekmektedir. Sadece avukatın temsil etmesi yeterli olmayacaktır. Tarafların kesinlikle mahkemeye gelerek bu anlaşmalı boşanma prosedürlerini kendi istekleri ile kabul ettiklerini dile getirmeleri gerekir.
• Bazı evliliklerde henüz nikah aşamasında bir sözleşme hazırlanmaktadır. Bir boşanma durumunda bu sözleşmenin yürürlüğe koyulması talep edilmektedir. Bu şekilde anlaşmalı boşanma sürecinin daha hızlı tamamlanması ve hak ihlallerinin ortadan kalkması daha kolay bir hal alır.
• Dava sürecinde anlaşmalı boşanmalar çekişmeli boşanmaya dönüşebilir. Aynı şekilde orta yolun bulunması ile çekişmeli boşanmaların da anlaşmalı boşanmaya dönebildiği de görülmektedir. Hukuki prosedürler bu alanda avukatınız tarafından yerine getirilir.

Anlaşmalı boşanma davaları çekişmeli boşanma davalarını çekişmeli boşanma davaları da yeniden anlaşmalı boşanma davalarına dönüştürülebilmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davaları Neden Daha Uzun Sürer?

Boşanma davaları kapsamında çekişmeli olan seçeneklerin daha uzun sürdüğü tespit edilmiştir. Nafaka, tazminat, velayet ve hatta boşanma sebebinin belirlenmesi durumunda dahi anlaşmazlıklar meydana gelebilmektedir. Bu anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması için uzun bir süre gerekebilir. Her iki tarafın da boşanmaya istekli olduğu süreçlerde bu tür aksaklıklar ve anlaşmazlıklar yaşanabilmektedir. Fakat bazı davalarda bir tarafın boşanmaktan vazgeçmesi gibi daha büyük problemler de söz konusu olabilmektedir.

Boşanma Davaları; Nafaka Talep Adımları

Boşanma davaları kapsamında kişilerin yoksulluğa düşmemeleri için nafaka talep adımlarına da imkan verilmektedir. Bu aşamada sorunsuz bir şekilde ihtiyaçlar ve maddi durum göz önünde bulundurularak başvurunun yapılması gerekmektedir. Nafaka ödeme süresi ve tutarı ödeme yapacak olan tarafın maddi durumu da göz önünde bulundurularak belirlenmektedir. Yardım, iştirak ve yoksulluk gibi farklı türleri bulunmaktadır. Son dönemlerde nafakanın verilmesi gereken süre ile alakalı yaşanan tartışmalar da artış göstermiştir.

Boşanma Davaları; Tazminat Davası

Boşanma davaları kapsamında kişilerin evlilik sürecinde uğradıkları maddi manevi sorunlar ve problemler sebebiyle yaşadıkları hasarın en aza indirilmesi için tazminat talep edebilirler. Örneğin okuyan bir kadının okuma hakkını elinden alan bir erkek için gerekli olan dava açılabilir. Aynı haklar erkekte de bulunmaktadır. Bu aşamada suiistimale uğradığını düşünen taraf gerekli olan adımları tamamlayabilmektedir.

• Tazminat davaları görülürken başvuru yapan tarafın boşanma sürecinde az kusurlu ya da kusursuz olan taraf olması gerekmektedir.
• Tarafların talep etmemesi durumunda mahkemenin maddi manevi tazminat davası açması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir. Bu karara varılması için öncelikli olarak kişilerin başvuru yapması gerekir.
• Hem bir kişiye şiddet göstermek hem de şiddet gösterilen kişiden tazminat talep etmek gibi bir uygulamanın olmadığı belirtilmelidir.
• Tazminat bir taraf için ödül ya da ceza kesinlikle değildir. Ayrılma adımının sonrasında sorun yaşayan tarafın hayatına madden ve manen daha rahat bir biçimde devam etmesi için bir fırsat verilmektedir.
• Tazminat tutarı kişilerin evlilikten gördükleri zarara göre değişim göstermektedir. Bu noktada karşı tarafın ödeme gücü de hesaba katılarak gerekli olan miktar belirlenecektir.

Bu detaylar göz önünde bulundurularak tazminat davasının açılması gerekmektedir.

Velayet Davası ve Çocuğun Haklarının Korunması  

Boşanma davaları açılırken kişilerin özellikle çocuk hakları konusunda çok temkinli olmaları gerekmektedir. Çocuğun haklarının korunması konusunda hangi ebeveynde kalacağının belirlenmesi en temel değişkenler arasında kendini göstermektedir. Velayet davası açılırken anne babanın menfaati değil çocukların menfaati düşünülmektedir.

Çocukların haklarının korunması için özellikle maddi manevi hangi ebeveynin ona daha çok katkı sağlayabileceği incelenir çocukların kalacakları ortama kadar gerekli olan detaylı incelemeler yapılır. Bu aşamada çocuğun haklarının korunması için ve velayeti alan ebeveyne maddi yardım sağlanması için iştirak nafakası bağlanır. Velayeti almayan taraf bunu ödemek zorundadır. Kişiler herhangi bir ek başvuru yapmasa dahi velayet davası kapsamında iştirak nafakasına da karar verilecektir.

Yabancı Bir Mahkemede Alınan Boşanma Kararının Ülkemizde Tanınması

Boşanma davaları her ülkenin kendi medeni hukuku kapsamında incelemeye alınmaktadır. Bu alanda farklı bir ülkede evliliğini sonlandıran çiftlerin bunun ülkemizde de geçerli sayılması için tanıma ve tenfiz davası açması gerekmektedir. Ülkeler arası hukukta alınan kararın hemen otomatik olarak ülkemizde de geçerli olması gibi bir durum söz konusu değildir. Geçerli olması için gerekli olan başvuruların sorunsuz yapılması gerekmektedir. Bu adımda da alanında yetkin olan avukatlardan destek almak sizin için verimliliği daha da üst seviyeye çekecektir.

Boşanma Davaları; Delil İncelemesinin Önemi

Boşanma davaları kapsamında en sık yapılan hataların başında hukuki olmayan yollardan elde edilen delillerin kullanılması gelmektedir. Bir kişinin görüntülerinin gizili bir biçimde kayıt edilmesi ya da ses kaydı yapılması gibi adımlar biri delil niteliği taşımayacaktır. Ayrıca kişilerin bu illegal adımı atmaları sebebi ile karşı taraf mağdur durumda olacak ve özel hayatının ihlal edildiği gerekçesi ile hesabının askıya alınması söz konusu olabilmektedir. Bir ses kaydının kullanılabilmesi için kişinin dinlendiğinden haberdar olarak bu görüşmeyi ve iletişimi sürdürmüş olması gerekiyor. Yapılan bir diğer yanlış da casus yazılımların kullanılmasıdır. Bu casus yazılımlar ile elde edilen deliller sizin bilişim suçları sebebi ile yargılanmanıza neden olabilir.

Hukuk Bürosundan Yardım Alın

Boşanma davaları konusunda tecrübeli ve nitelikli kadroları ile Hukuk Büroları hizmet vermeye devam etmektedir. Hukuk Büroları bu alanda daha öncesinde almış oldukları olumlu dava sonuçları ile de memnuniyet uyandırmaktadır. Siz de kısa biri süre içerisinde uzman avukatlar ile iş birliği kurarak dava açma ve dava ile alakalı tüm gelişmelerin bildirilmesi konusunda yardım alabilirsiniz. Boşanma sürecinde davanın açılması ve temsil sürecine kadar tüm adımlarda uygun destek sağlanacaktır.

Ceza hukuku kanun yolları; CMUK’un 322. Maddesinin 4,5 ve 6 fıkraları haricinde 305 ila 326 maddesi yürürlük üzerinden değerlendirilmektedir. Ceza hukuku kanunları, itiraz, temyiz, olağanüstü kanunlarda ise;  Yargıtay Cumhuriyet başsavcılık itirazı aynı zamanda kararın bozulması veya yenilenmesi üzerinedir. Kararı veren merci ve üst merci üzerinden hukuki yollara başvurulur.

Ceza Hukuku Tutuklu Başvurusu

Ceza Hukuku Kanun Yolları arasında tutuklunun C. Savcılığı üzerinden başvuru yapma hakkı bulunmaktadır. Zabıt katibine yapılacak olan başvurularda, başvuru beyanı ve dilekçesi için sanık ya da tutuklunun hakları bulunmaktadır. Aynı zamanda kurum müdürüne ve görevli olan merciye başvuru yapma hakkı bulunur.

Kanun yolları üzerinden, tutuklunun itiraz hakkı bulunmakta ve bu süreç içinde avukata başvuru yapılması sağlanmaktadır. Zabıt katibi ya da kurum müdürü üzerinden itiraz, temyiz, dava sonucunun yenilenmesi için başvuru yapma hakkı bulunacaktır. Ceza avukatıyla birlikte dilekçe hazırlanır, başvuru şartları yerine getirilerek mahkemeye yeniden başvuru yapılarak, gerekli merciye belge teslimi yapılması sağlanabilmektedir.

Ceza Hukuku Genel Hükümlerin İtirazının İncelenmesi

Sulh ceza mahkemesi üzerinden itirazların incelenmesi için yargı üzerinden asliye ceza mahkemesine başvuru yapılma hakkı bulunmaktadır. Ceza Hukuku Kanun Yolları 2010 itibariyle yapılan düzenlemelere göre bölge adliye mahkemesinin ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay’ın verdiği kararların incelenmesi üzerine hak talebinde bulunma hakkı vardır. Üyenin kararını, daire başkanının ve ceza dairesinin numara ile izlenen kararının incelenmesine tabi tutulabilir.

Ceza hukuku çerçevesinde yapılan itirazların incelenmesi için mahkemede görev alanlar aynı zamanda kararın verildiği kişi üzerinden dilekçe ile başvuru yapma imkanı Türk Ceza Kanunu çerçevesinde yer almaktadır. Özel durumlar, yanlış kararlar ve dava düşümleri için de bu alanlarda inceleme yapılması esas alınabilir.

Ceza Hukuku Kanun Yolları; Ceza Hukuku İtiraz/ İtiraz Dilekçesi

Ceza Hukuku Kanun Yolları; hakimlik kararının ve istinai haller üzerinden mahkeme kararlarının hukuki yönden incelenerek itiraz edilmesi hakkının bulunduğu süreçtir. Verilen hükümlerin bir üst mahkeme tarafından incelenmesi için yapılacak başvuru çerçevesinde, ceza avukatı da sürece dahil olabilmektedir. İncelemeler, kararı veren mahkeme tarafından değil, başka ve üst merciler tarafından yapılmaktadır.

Mahkeme tarafından verilen kararın itiraz edilerek geri çekilmesi ya da yeniden incelenmesi üzerine dilekçe hazırlanması sağlanacaktır. Dilekçe yazılması, mahkemeye başvuru yapılması ve meselenin maddi ya da hukuki yöntemlerle çözülecek düzlemlerde olmasına dayanmaktadır. İnceleme yapılır, itiraz nedeni araştırılır ve itiraz sonucu başvuru yapan kişi ya da kuruma bildirilir.

Ceza Hukuku İtiraz Nedenleri Nelerdir?

Ceza Hukuku Kanunları ve CMK maddeleri gereğince, sanığın itirazda bulunması için belirli hususlara uyması gerekmektedir. Yeni kanun acele itiraz ve adi itiraz ayrımlarının kaldırılması ile birlikte tutuklama kararının da kaldırılması üzerine itiraz dilekçesi verilebilmektedir.

• 271. Maddenin 4. Fıkrası gereğinde ilk defa merci tarafından kişiye verilen tutuklama kararının itirazı
• Çocuk mahkemesinin koruyucu veya destekleyici tedbir kararlarının itirazı ÇKK 14 madde üzerinden incelenir.
• CMK 101. Madde gereğinde mahkeme tarafından verilen tutuklama kararının incelenmesi
• 231. Madde hususlarına dayanarak hüküm açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi.

Ceza Hukuku Kanun Yolları; yukarıdaki durumlarında sulh ceza mahkemesi veya ağır ceza mahkemesi üzerinden itiraz etme imkanı sağlanacaktır.

Ceza Hukuku Kanun Yolları; Ceza Hukuku istinaf Yolları

CMK sistemi üzerinden istinaf esaslarına dayanarak, hukuka aykırılık üzerinden inceleme başlatılması talep edilebilmektedir. Yargıtay tarafından delil değerlendirilmesi yapılarak CMK 272 madde ile istinaf kabulü gerçekleştirilir. Türkiye’deki mahkeme kararlarında istinaf yollarının kabul edilmesi verilen kararın incelenmesi ve irdelenmesi üzerinden gerçekleşmektedir. Dar manada istinaf ve geniş manada istinaf Ceza Hukuku Kanun Yolları arasında yer almaktadır.

Tanık, bilirkişiyi dinleme, ifade ve kanunların yeniden incelenmesi durumlarının yeniden gündeme geldiği istinaf yolları her vatandaşın hakkı olarak görülmektedir. Geniş manada istinaf ve dar manada istinaf üzerinden dosya incelemeleri farklılık göstermektedir.

Ceza Hukukunda İstinaf Başvuru Nasıl Yapılır?

İstinaf başvuru yapmak için müvekkilin neden gösterme zorunluluğu bulunmamaktadır. Nedensellik belirli bir hukuki düzlem üzerinden değerlendirileceği için ceza avukatıyla birlikte başvuru yapılması, kanunlar çerçevesinde daha iyi bir sonucun oluşmasını sağlayacaktır. İstinaf incelemesi durumlarında en az 5 yıl hüküm giymiş olan kişinin temyiz alabilmesi için de incelemeler yapılabilmektedir. Ceza Hukuku Kanun Yolları; Cumhuriyet savcılığı üzerinden istinaf nedeni gösterme mecburiyeti atlanmadan ‘’ Hükmün bu nedenden dolayı bozulmasını’’ talep etme hakkı bulunmaktadır.

Başvuru için bölge adliye mahkemesine dosya sunulması ve dilekçe verilmesi gerekeceği gibi CMK 279. Madde gereğinde başvuru reddi, hükmün bozulması ya da ilk derece mahkeme kararının kaldırılması üzerine işlemler yapılabilmektedir.

Ceza Hukuku Kanun Yolları; Ceza Mahkemesi Şüpheli Ya da Sanığın Başvuru Hakkı

Ceza Hukuku Kanun Yolları, temyiz, istinaf ve kararın geri çekilmesi başvuruları için şüpheli ya da sanığın başvuru hakkı bulunmaktadır. Sanık, kendisini savunarak ya da sanığın yakını usul ve esaslara uyarak bu duruma göre başvuru yapabilir. Örneğin sanığın sağır ya da dilsiz olması durumunda çocuğunun veya yakının da bunu şekilde başvuru yapma seçeneği bulunmaktadır. Türk ceza hukuku ve hukuki alanında CMK itiraz, temyiz ve inceleme için şüphelinin de başvuru yapmasını sağlamaktadır.

Zorunlu müdafi ya da müdafinin kanun yolları fark etmeksizin başvuru yapmasını sağlayacak seçenekler sunulmuş, bu alanda yasal temsilcilere de hak verilmiştir.

Ceza Hukuku Kanun Yolları; Ceza Mahkemesi Yasal Temsilcinin Başvuru Hakkı

Yasal temsilcinin Ceza Hukuku Kanun Yolları üzerinden başvuru hakkı kanunların 262. Maddesinde geçerlilik göstermektedir. Şüphelinin ya da sanığın eşinin veya yasal temsilcisinin başvuru yapma hakkı bulunmaktadır. Medeni kanunda ayırt etme üzerinden incelemeler yapılarak, sanığın ya da şüphelinin yaşının küçüklüğü, akıl zayıflığı, sarhoşluğu, akla uygun şekilde davranamaması durumlarına bakılarak temsil etme hakkı verilmiştir.

Eşi ya da yasal temsilcisi, mahkemeye başvuru yaparak, kanunların veya hükmün üzerinden incelemeler başlatma hakkına sahiptir. İtiraz ve ceza temyiz dilekçesini de ceza ya da sulh mahkemesi üzerinden verebilir. Ceza genel kurulunun da benimsediği çözüm yolları üzerinden sanık ya da katılanın 15 yaşın altında olması durumlarına da bakılmaktadır.

Ceza Mahkemesi Avukatın Sanık Ya da Şüpheli Yerine Başvuru Hakkı

Ceza mahkemesi kanunu gereğince müdafi ya da vekilin görevlendirilmesini yapan usullere göre, sanık veya şüphelinin başvuru işlemlerini avukatı da yapabilmektedir. Ceza Hukuku Kanun Yolları; temyiz, itiraz ve inceleme kararı için başvuru yapılması durumlarına bağlı olarak avukatın görevi üstlenme hakkı verilmiştir. CMK. Kanun yoluna başvuru yapılmasında istinai hükümler haricinde, hapis cezasının veya temyiz kararının itirazı başvurusunu avukat yapabilmektedir. Ceza avukatı aynı zamanda şüpheli ve sanığın dilekçe, dosya ve savunma haklarını da üzerinde taşımaktadır.

Ceza Hukuku Ve Danışmanlık Bürosu

Hukuk Büroları, ceza hukuku sürecinde, temyiz, istinaf ve inceleme kararlarının verilmesi için gerekli olan incelemelerin yapılmasını sağlayacaktır. Alanında uzman olan avukatlarla birlikte, ceza hukuku çerçevesinde dosya düzenlenmesi, müvekkilin savunulması, delil toplanması, itiraz dilekçesi hazırlanması görevleri yerine getirilecektir. Hukuk bürosu üzerinden başvuru yaparak, ceza avukatıyla profesyonel bir sürecin başlatılması, dilekçe ve dosya sunulması evresi için danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.

Haksız tahrik nedir; Türkiye hukuk sisteminde yer alan haksız tahrik terimi, kişinin haksız bir fiil karşısında gösterdiği hiddetli ya da şiddetli davranışla suç işlemesini nitelendirmektedir. Suç işleme nedeninin karşıdan gelen tahrik sonucunda olması durumunda, ceza indirimine tabi tutulma hakkı doğmaktadır. Haksız tahrikin kanunlar üzerinden hükmü, suç işleyenin suçunun azalmasına dönüktür.

Haksız Tahrik Şartları Nelerdir?

Haksız tahrik nedir ve şartları nelerdir; Karşı tarafın tahrik edici hareketlerde bulunması durumunda, suç işleyen kişinin hiddete veya şiddete kapılarak aslında yapmayı planlamadığı bir suç eylemini gerçekleştirmesi durumudur. Haksız tahrikin şartları Türk ceza kanunun 29. Maddesi üzerinden haksızlıkla karşılaştığı bir durumda şiddete, hiddette ve eleme kapılması durumuna girilmesi kabul görmektedir. Haksız tahrikin nasıl gerçekleştirdiği ve derecesinin ne olduğu üzerinden ceza indirimi verilmesi hakkı kanunlarca ön görülmüş, bunun üzerine hukuk maddelerinde yerini almıştır. Yargıtay kararıyla belirlenen haksız tahrik şartları olarak;

• Haksız tahrike neden olan fiil olması,
• Haksız tahrikin fiillen faile dönük olması
• İşlenen suçun elemi, öfkesi ve ruhi durumunun kontrolden çıkmış olması
• Haksız hareket kavramı

Haksız Tahrike Neden Olan Fiillerde Bulunma

Haksız tahrik, zannıyla mağdura karşı bir suç işlenmesi durumunda ceza indirimine tabi tutulacak şekilde düzenlemeler yapılmıştır. Haksız tahrik durumunda örneğin daha önce başak birini bıçaklamış ya da zarar vermiş birinin, sanığın üzerine yürümesi ile karşı tarafın bunu bilerek kendini korumaya alması durumudur.

Haksız Tahrik Nedir; Fail ile mağdurun arasındaki iletişim kriterlerine bakılır, somut ya da soyut gerçeklik algısına göre ‘’Korku veya öfke’’ durumlarından kaynaklı ‘’Kendini koruma’’ faktörü altında inceleme yapılması uygun görülür. Bu durumlarda suçlunun ceza indirimi almasına karar verilebilir.

Haksız Fiil Nedeniyle Eyleme Geçme Suçu

Haksız Tahrik Nedir; Mağdurun faile karşı gereksiz eyleme geçmesi durumu, haksız fiil ile eyleme geçme durumuna denilmektedir. Bu durumda örneğin geç saatte apartmanın önünde dolaşan bir aracın maksadının başka olması fakat bundan kaynaklı apartmanda yaşayan birinin paniklemesi üzerine karşı atağa geçmesi durumu örnek alınabilir. Fiilin haksız yere ancak nedenselliğe dayanarak yapılması durumunda, arabadaki kişinin bıçaklanması ya da şiddete uğraması durumunda görgü kuruları gereğince gece vakti orada insanları tedirgin edecek düzeyde gezmenin haksız fiil ile eyleme geçirme durumu üzerinden incelenmesi gerekmektedir. Fiil haksız olmadığı için ve yanlış anlaşılma olduğu için ‘’Panik’’ yaratma durumu üzerinden kanunlarca değerlendirilecektir.

Faile Yönelik Haksız Fiil Gerçekleştirmek

Haksız tahrik birçok duruma ayrılabilmektedir. Faile yönelik haksız tahrik nedir; bu durum faile direkt olarak haksız bir eylemde bulunma durumunu kapsamaktadır. Failin çevresinde bulunan kişilere, ailesine ya da yakınına karşı haksız tahrikte bulunan kişinin öfke ve elem yaratması durumları göz önünde bulundurulmaz. Haksız tahrik direkt olarak faile yönelik yapılmış bir eylem sonucunda değerlendirilecektir. Örneğin kişinin bir tartışma sırasında üstüne direkt olarak bir şey atılması ve zarar vermeye yönelik eylemlerde bulunan karşı tarafa öfke ve şiddet duyması durumlarının yaratılmasıdır. Failin tahrik sonucunda direkt olarak eyleme geçmesi durumlarının yaşanması nedeniyle, ceza indiriminden yararlanması söz konusu olabilmektedir.

Failin Öfke Ya da Şiddetin Etkisinde Kalması

Haksız tahrik nedir; haksız tahrikin en çok görülen davalarından biri olarak, öfkeye ya da şiddete karşı hareket etme durumunun yaşandığı eylemlerden biridir. Failin öfkelenmesine neden olan şiddetli bir eylemin tesirinde kalması durumu olabilir. Örneğin küfür edilmesi durumunda öfkelenen failin karşı tarafa ‘’ O anda’’ saldırganlık göstermesi haksız tahrike girmektedir. Öfke ve şiddet nedenine bağlı olarak yapılan uygulamalarda, mağdurun faile karşı tahrik edici doğrudan hareketlerde bulunması durumudur. Haksız fiil ve eylemin nedenine göre ceza indiriminden yararlanması da buna göre farklılık gösterecek şekilde düzenlenmektedir. Kişi o anda tepki vermemiş, küfürden 1 hafta sonra kişiye sandırmışsa ceza indiriminden yararlanamayacaktır.

Haksız Tahrik Nedir; Haksız Hakaret Kavramıyla Haksız Tahrik İndirimi

Haksız tahrik nedir; haksız tahrik somut ve soyut nedenlere dayalı olabilmektedir. Burada esas alınan durum, haksız hareketin mağdurdan kaynaklanan nedenlerine dayalı olmasıdır. TCK. 29. Maddesi uyarında şüpheden sanık yararlanır ilkesine göre, lehine olan somut ya da soyut bir harekette karşı atağa geçme nedeni incelenmektedir. Dengenin bozulması durumunda A kişisinin bir konu üzerinde tartışırken, B kişisine hakaret içerici sözlerde bulunması ve onu tahrik etmesi durumu göz önünde bulundurulacaktır. A kişisi yaptığı hakaret ve öfkeli davranışla, B kişisinin ona saldırmasına neden olan davranışlar sergilemiş olabilmektedir. Bu durumda fail suçsuz sayılmaz ancak ceza indirimi alabilir.

Haksız Tahrik Nedir; Ağır Haksız Tahrik Ve Ayrımı

Haksız Tahrik Nedir; 5237 sayılı TCK kanunun 29. Maddesi gereğinde ağır haksız tahrik üzerindeki ayrıma alt sınır ve üst sınır üzerinden bakılmaktadır. Tahrikin ağır veya şiddetli olması durumlarına göre değerlendirmeler yapılarak,  mahkeme haksız tahrik indirimine karar verebilmektedir. Mevcut tahrikin, hafif ya da ağır olması durumu tamamen yaşanan olay ve uygulanan eylem özelinden değerlendirilir. Failin içerisinde bulunduğu durum, kişisel kriterleri ve somut vakanın gerçekleştiği nedenlere dayalı incelemeler yapılmaktadır.

Ancak ağır haksız tahrik ve hafif haksız tahrik de olmak üzere suçu işleyen failin tamamen suçsuz sayılmaması durumu asla söz konusu olmamakta, duruma göre ceza indiriminden yararlanması sağlanmaktadır.

Haksız Tahrik Nedir; Haksız Tahrik Ve Meşru Müdafaa Arasındaki Fark Nedir?

Haksız Tahrik Nedir ve meşru müdafaa nedir; Meşru müdafaa bir öz savunma durumudur. Haksız tahrikte karşı tarafın kendini savunması gerektiğini düşünmesi, yanlış anlaması ve olay yerinin nedenlerine dayalı durumlar göz önünde bulundurulabilir. Meşru müdafaa ise failin ceza almaması durumuna kadar gidebilecek bir kanun yoludur. Örneğin karşı tarafın silahlı olması durumunda, failin karşı tarafı yaralamasıyla kendini öz savunmaya almış olması sayılacaktır. Meşru müdafaa haksız tahrikten bu noktalarda ayrılmakta, ulaştığı boyutlara göre de değişiklik gösterebilmektedir. Ceza verilme ihtimalleri de buluna meşru müdafaa durumunda, ceza tayinin ne olacağı da yine durum özelinde değerlendirilmektedir.

Haksız Tahrikte Ceza İndirim Oranı Nedir?

TCK üzerinden 29. Madde hususlarına göre değerlendirilmekte olan haksız tahrik, insan öldürme suçundan, insan yaralama suçuna kadar temel ceza oranının 1/ 4 ile 3/ 4 arasında indirime tabi tutulması uygun görülebilmektedir. Yirmi dört yıl veya müebbet hapis cezası üzerinden verilen cezanın 12 yıl ile 18 yıl arasında verilmesi durumlarına göre incelenmektedir. Suçun oranı, nedeni ve kişinin daha önce işlediği suç oranlarına da bakılarak, bu durum kanunlar nezlinde yeniden değerlendirilebilmektedir.

Haksız Tahrik Nedir; tahrik altında işlenen suç olarak, somut veya soyut nedenlere dayalı olan durumların tamamını inceleyebilmektedir. Bu durumların nedenleri, olay yeri ve tanıkları da önemlidir.

Haksız Tahrik Durumlarında Ceza Avukatı Görevi

Ceza avukatı, haksız tahrik durumlarında müvekkilinin mahkeme sürecinde savunulması, dosyaların düzenlenmesi aynı zamanda ceza indirimlerinden yararlanması için gerekli olan işlemleri yerine getirecektir. Bu süreçte ceza hukuku alanında profesyonel ve uzmanlarla çalışmakta olan hukuk ve danışmanlık büroları, sorularınıza cevap bulabileceğiniz alanlarda çalışmaktadır.

İstinaf mahkemesinin vermiş olduğu karara karşı olarak hükümlerinin yeniden incelenmesi için yapılan kanun yoluna temyiz denir. Bir nevi üst mahkemeye olayın taşınması olarak nitelendirilir. Taraflar başvurusunu gerçekleştirmeleri ardından istinaf mahkemesi kararının değiştirilmesinin veya bozulmasının talebinde bulunurlar. Başvurunun gerçekleştiği zaman dosyayı incelemeye yetkili olan mercii Yargıtay’dır. 15 günlük istinaf mahkemesi kararının tefhimi veya tebliğinden itibaren temyizin süresi olarak nitelendirilir. Süre içerisinde ilk karar verilen gün hesaba katılmaz ve işlemler bu günden sonra yapılır. Bu sayede temyiz ve temyiz süreci nedir cevapları alınmış olunur. 15 günlük sürecin son günü tatil gününe denk gelirse sonucu aktarmak için bir sonraki iş günü beklenir.

Kimler Temyiz Hakkına Sahiptir?

Temyiz işlemini yapabilmek için davanın tarafı konumunda olmak gereklidir. Davada yargılanan kişi bu hakkı kullanabilir. Ayrıca bu hukuksal haktan yararlanabilecek olanlar dava sanığının yasal temsilcileri, avukatı veya eşi olup bu başvuruyu gerçekleştirebilirler. Davaya müdahil olan kişiler arasında şikayetçiler, mağdurlar, suçtan zarar gören üçüncü kişiler dava içerisinde yer almalarından kaynaklı yerel mahkeme kararını temyiz hakkına sahiptirler. Cumhuriyet savcısı hükmün bozulması için bu hakkı kendisinde barındırmaz.

Temyiz Başvurusu Nasıl Yapılır?

Hukuk kuralları içerisinde yasal bir hak olarak görülen durumda bölge adliye mahkemesine dilekçe verilmesiyle başvurusu gerçekleştirilir. Verilen dilekçe içerisinde temyizin neden istenildiğine dair nedenler açıkça belirtilmelidir. Sanığın hükümlü olduğu ceza miktarı ne olursa olsun kendiliğinden temyize tabi mahkeme kararları olmaz. Kanun içerisinde istinaf incelemesi açısından 15 yıl veya daha fazla hapis cezaları için yeniden düzenlemeleri yapılmıştır. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu içinde düzenlemelerde resen temyiz kurumuna mevcut kanunda yer verilmemiştir. Sanık tutuklu olsa da yasal hakkının başvurusunu yapabilir. Başvuruyu gerçekleştirmek için bulunduğu cezaevi müdürlüğüne dilekçeyi göndererek temyiz süreci başlamasını talep edebilir.

Temyiz Dilekçesinde Temyiz Sebebi Gösterme Zorunluluğu

Temyiz dilekçesi gönderileceği zaman dilekçe içerisinde bu yasal hakkın neden istenildiğine dair sebepler belirtilmesi gerekir. Bu durum bir zorunluluk halinde ortaya çıkar. Hatta ceza mahkemelerinde dilekçesi gönderilen bu işlemlerde nedenler belirtilmemişse Yargıtay tarafından kabul edilmediği görülür. Dilekçede belirtilen sebepler ise somut niteliği olan nedenler olması gerekir. Ancak bu şekilde dilekçe mahkeme süresinde etkili olur.

Yargıtay ise “karar hukuka aykırıdır, karar kanuna aykırıdır” şeklinde olan beyanı temyiz nedeni olarak kabul edebilir. Bu durumla karşılaşması sonucunda ise 5271 sayılı CMK’nın 288.maddesi kapsamında temyiz incelemesini gerçekleştirmeye başlamıştır.

Gönderilen dilekçelerde gerekli nedenler belirtilmediği takdirde başvuru reddedilir ve usulüne uygun bir temyiz davası olmadığı için kesin hukuka aykırılık halleri dahi resen incelenmesi yapılmaz. Gerçekleştirilen başvuruda ise nedenleri esas alarak Yargıtay incelemeleri yapmaya başlar ve sadece bu nedenlere bağlı olarak sonucu ortaya çıkartır. Başka yazılmayan sebeplerden hareketle sonuca bağlamlandırması olmaz.

Temyiz ve Temyiz Süreci Nedir; Temyiz Başvurusu Usulünde Yanılma

Yasal hak olarak görülen temyizin başvurunda dilekçe yanlış birime ya da mahkemeye gönderilmiş olabilir. Yanlış gönderim sonucu bu hakkın kaybolması ortaya çıkmaz. Temyiz süresi içerisinde verilme gerçekleştiyse dilekçe halen daha geçerliliğini korur ve yanlış olan birimden asıl ilgili olan birime gönderilir. Yetkili olmadığı halde temyizin dilekçesini alan mercii, dilekçeyi derhal görevli ve yetkili mahkemeye gönderme zorunluluğu vardır.

Temyiz Edilemeyen İstinaf Mahkemesi Kararları

İstinaf mahkemelerinin bozma kararları dışında diğer kararlar için temyizin yapılabildiği görülür. Ancak, hükmedilen cezanın miktarı dikkate alınarak yapılan bazı bölge adliye mahkemesi kararı aleyhinde yapılan ceza temyiz yapabilme durumu kapatılmıştır. Bu sonuca göre birtakım duruşmalarda ilk derece mahkemesinin verdiği karar istinaf incelemesi neticesinde kesin olarak kabul edilebilir. İçlerinden bir kısım kararlar neticesinde ise temyiz başvurusu gerçekleştirilemez. Bu kararların birkaçı ise şunlardır;

• Adli para cezasının reddine dair başvuru gerçekleştirilemez.
• 5 yıl ve daha az hapis cezalarında reddine dair başvuru gerçekleştirilemez, ancak verilen karara ek mahkemenin yükseltmesi gerçekleşirse bu son karar için temyizin başvurusu yapılabilir.
• İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen mahkumiyet kararı dışında ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar hapis cezası olan suçlar ve bunlara bağlı adlî para cezalarına başvurunun gerçekleştirilemediği görülür.
• Aynı hükümde yer alan hapis cezaları toplamda 5 yılı geçse dahi başvuruda bulunamaz.
• Ceza indirimi uygun görülmeyen, davasının düşmüş olduğu mahkemelerde temyiz başvurusu gerçekleştirilmez.

Temyizin yapılabileceği bazı suçlar ise hükümler ceza miktarına bakılmaksızın yapılır. Bu yapılabilen suçların bir kısmı ise şunlardır;

• Hakaret
• Halk arasında korku ve panik yaratmaya neden olan tehdit
• Suçu ve suçluyu övme
• Kanunlara uymamaya tahrik
• Cumhurbaşkanına hakaret
• Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılayacak harekteler
• Silâhlı örgüt
• Suç işlemeye tahrik

Temyiz Başvurusu ve Etkisi

Temyiz süresi içerisinde yapılan başvurular hükmün kesin olmasının önüne geçer. Bölge adliye mahkemesi tarafından verilen hüküm temyizi istenildiği takdirde Yargıtay’ın başvuruyu incelemesi halinde işleme girmez. Temyiz aleyhi veya lehine bir durumda olması durumun şartlarını değiştirmez. Ancak Yargıtay’dan gelecek kararın sonucunda hüküm işleme konulabilir.

Temyiz ve Temyiz Süreci Nedir; Temyiz ve Duruşma

İncelenmeler dosya üzerinden yapılır. Ancak, 10 yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde Yargıtay isterse yine duruş açarak bu işlemleri gerçekleştirebilir. Temyiz talebi bulunması dahilinde ayrıntılı inceleme isteği hükmün temyiz araştırmasını duruşmalı yapabilirler. Sanık tutuksuz yargılanıyorsa avukatı ile bu duruşmalarda yer alabilir. Ancak tutuklu şekilde yargılanma söz konusu olursa temyiz duruşmasında hazır bulunma hakkı olmaz.

Temyiz İncelemesi ve Hükmün Bozulması

Yargıtay Ceza Dairesi, temyiz incelemesi sonucu hükmü bozması ise kararın kesin olduğunu göstermez. Yapılan incelmeler sonucu ilk derece mahkemesi veya istinaf mahkemesinin kararını bozan Yargıtay, dosya halinde tekrardan kararın bozulduğunu ilk mahkemeye gönderir. Dosya gönderen mahkeme ise taraflarını davet ederek eski hükümde direnme kararı alabilir ya da yeniden yargılanmayı başlatabilir. Bozma sonrası yapılacak yeni yargılamada, sanığın bozmadan önce kazanılmış hakları dikkate alınır ve yargılanır. Yargılamada verilecek yeni hükümde bu kazanılmış haklara riayet edilmesi dikkatlice yürüğe getirilir. Yargıtay’dan verilen bozma kararına uyulması durumunda bölge adliye mahkemelerinin verdiği karara karşı istinaf veya temyiz sınırlarına bakılmadan başvuru yoluna gidilebilir.

Temyiz ve Temyiz Süreci Nedir; Bozmaya Karşı Direnme Kararı

Yargıtay dava taraflısı tarafından gönderilen temyiz dilekçesini nedenleriyle beraber inceler. Yaptığı incelemeler sonucunda ister sadece dosya üzerinden yürütebilirken belirli durumlar çerçevesinde duruşmalı olarak da incelemeyi yapabilir. Süreç sonunda ise dilekçede belirtilen nedenler dahilinde başvuruyu kabul edebilir. Kabul ettikten sonra ilk mahkemeye hükmün bozulması kararını gönderir. Bu gönderilene karşı ilk mahkeme verilen sonucu kabul etmediği için direnme kararı alabilir. Bu direnme ilk mahkemenin kendi üzerinde bulundurduğu hukuksal bir haktır. Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir ve durumun gidişi belirtilir. Kararın iletildiği daire ise en kısa sürede direnme kararını inceler. İnceleme sonucunda alınan direnme kararını yerinde görürse düzeltmeye gider. Eğer ki kararı yerinde görmezse Yargıtay Ceza Genel Kuruluna dosya gönderimini yapar. Direnme kararı üzerine yine inceleme yapan Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir karara varır. Verilen kararlara karşı direnme gerçekleştirilmez.

Eve haciz gelir mi? Kişi herhangi bir kuruma ya da bir bankaya borçlu olarak kalmışsa ve bu borcunu ödememişse evine ya da maaşına haciz gelir. Belirli bir süre içerisinde borç ödenmediği takdirde ilk olarak maaşa haciz işlemi uygulanır. Ardından kişinin ikametgâh evine haciz işlemi başlatılır.

Haciz Ne Anlama Gelir?

Alacaklı olan kişinin, borçlu olan kişiden parasını alamadığı takdirde hukuki işlemler başlatıp haciz talebinde bulunulur. Haciz talebi kişinin bulunduğu duruma göre ev ya da maaş olarak değişir.

Borç Yüzünden Eve Haciz Gelir Mi?

Haciz eve ya da kişinin maaşına gelen bir durumdur.

• Bir bankaya kredi çekildiği takdirde
• Ya da farklı bir kurumdan belirli bir miktarda borç alındığı takdirde
• Ve bir borç ödenmemişse

Haciz işlemleri başlatılır.

Eve Haciz Gelir Mi; Haciz İşlemleri Kaldırılır Mı?

Eve haciz gelir mi? Haciz işlemleri 3 ay ya da daha sonrasında borç ödenmediği takdirde başlatılabilir.  Burada avukat ile birlikte çalışılıp haczin kaldırılması için uğraşılır. Bankadan alınan kredi sonrasında bu kredinin ödenebileceği düşünülür. Fakat ödenmediği takdirde banka ya da alacaklı olan kişi haciz işlemlerini başlatılır. Bu hukuki bir süreçtir. Banka 90 gün içerisinde borcun ödenmesini talep eder. Bu süre içerisinde borç ödenmezse haciz başlatılır. Haciz kişi belirli bir sigorta kurumuna ya da belirli bir maaşı alıyorsa ilk olarak maaşına haciz gelir. Yeterli olmadığı takdirde evine haciz işlemi uygulanır.

Eve Haciz Gelir Mi; Haciz İşlemlerine Nasıl İtiraz Edilmesi Gerekir?

Haciz işlemlerine itiraz edilmesi yasal olarak da yer alan bir durumdur. Burada kişinin evine haciz işlemi aldığı takdirde evli ve çocuklu bir kişi ise çocuğunun eşyalarının alınması haciz memuru tarafından hakkı olmayan bir durumdur. Haciz memuru çocuğun eşyalarını almaya kalktığı takdirde, memura tutanak tutulabilir. Aynı zamanda yasal olarak haciz memurunun evde zorunlu olarak bulunan çamaşır makinesi ve diğer kullanılan eşyaların alması da doğru değildir. Yine böyle bir durum var ise memura işlem başlatılabilir. Ancak bu eşyalardan ikişer adet var ise alınması gerekir.

Eve Gelen Haciz Hangi Borçlar İle Oluşur?

 Eve haciz gelme durumu, kişinin borçlu olması sebebiyle oluşur. Borcunu ödemeyip süreci uzattığı takdirde haciz ile karşı karşıya kalır. Eve haciz gelme durumu genel olarak bankalar tarafından oluşur. Bankaya olan borcunuz 500.000 ve daha üzerinde ise burada haciz gelmesi mümkündür. Ancak küçük borçlar var ise burada yasal işlem başlatılması bankanın ya da herhangi bir kurumun insaflı olma durumuna göre de değişir.